12 Ağustos 2015 Çarşamba

Yeni TTK’da Ticaret Siciline İlişkin Yeni Bir Kavram: Görünüşe Güven İlkesi

Yazar: Mustafa YAVUZ*
Yaklaşım / Kasım 2013 / Sayı: 251


I- GİRİŞ
Hukuki bir işlem ya da olguyu (içeriği) kayıt altına almak, bunları üçüncü kişilere açıklamak, belli hakları göstermek, ilgililerin ve üçüncü kişilerin çıkarlarını korumak ve yapılan işlemin varlığını ortaya koymak amacıyla ülkemizde tapu, ticaret, gemi, marka sicili gibi bir takım siciller tutulmaktadır. Bu sicillerden ticaret sicili, ticari işletmelerle ilgili işlem, içerik ve konuların tescil edildiği sicildir. Anılan sicil, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın gözetim ve denetiminde kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan ticaret ve sanayi odaları veya ticaret odaları bünyesinde kurulan ticaret sicili müdürlükleri tarafından tutulur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun(1) (TTK) 35/III. maddesi uyarınca, ticaret siciline tescil edilen her hususun, anılan Kanun’da veya Ticaret Sicili Yönetmeliği’nde(2) aksine bir hüküm bulunmadıkça ilan da edilmesi gerekmektedir. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (ETTK) yer almayan bu hüküm, tescil ve ilan edilen olgular arasında bir bağlantı kurulmasına imkan sağlamıştır. Kanun koyucu, bu düzenlemeden ayrı olarak akla gelen ve öğretide tartışılan “üçüncü kişiler açısından tescil edilen kaydın mı, yoksa ilan edilen durumun mu geçerli olacağı” sorusuna da TTK’da açıklığa kavuşturmuştur.
Bu kapsamda, TTK’da ilk defa düzenlenen “görünüşe güven ilkesi”, ticaret sicilinin merkezi haline gelmiştir. Avrupa Birliği’nin şirketler hukukuna ilişkin mevzuatı dikkate alınarak hazırlanan ve ticaret sicili hukuku açısından reform niteliğinde olan hüküm ile ticari hayatın ihtiyaçlarına cevap verilmiştir. Ayrıca bu hükmün kabulü ile hem görünüşe (ilana) güven ilkesi TTK’da güçlü bir şekilde vurgulanarak kanuni dayanağa kavuşturulmuş, hem de hukuki işlemlerde sicilin olumlu işlevi kesin çizgilerle tanımlanmıştır.
Bu çalışmada, TTK’da ilk defa düzenlenen “görünüşe güven ilkesinin” ne olduğu ile bu ilkenin esasları hakkında detaylı ve açıklayıcı bilgi verilecektir. 
II- TİCARET SİCİLİNDE GÖRÜNÜŞE GÜVEN İLKESİ
TTK’nın 37. maddesinde, Tescil kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunması halinde, tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği sürece, üçüncü kişilerin ilan edilen duruma güvenleri korunur.” hükmüne yer verilmiştir. Hüküm, görünüşe güven ilkesini sicil hukuku yönünden düzenlemekte, üçüncü kişinin, bir hususun ilan edilen şekline güvenip ona dayanabileceğini belirtmektedir. Bir başka ifadeyle kabul edilen ilke gereğince, ilan edilen içerikle tescil edilen husus arasındaki çelişki (ilanın eksik ya da yanlış yapılması) üçüncü kişileri etkileyemeyecek, bu farklılık üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyecektir. Dolayısıyla üçüncü kişiler açısından, bir ticari işletmeye ilişkin tescil edilen değil, ilan olunan hususlar esastır. Söz konusu düzenleme ile üçüncü kişilerin haklarının korunması bakımından ilan, tescildeki kayıtlardan daha üstün tutulmaktadır.
Konuyu örneklendirmek gerekirse; (T)’nin ticari mümessili olarak (A) tescil, fakat (B) ilan edilmişse, üçüncü kişi (Ü) ilana göre ticari mümessil olan (B) ile bir sözleşme yapmışsa işletme sahibi (T) sözleşme ile bağlı olacaktır; tescilin esas alınmasını isteyemeyecektir. Ancak (Ü) isterse tescile de dayanabilecektir. Üçüncü kişi, yanlışlık düzeltilinceye kadar korunmaktadır. Kısacası, üçüncü kişi gerçeğe aykırı ilanın gerçekliğine, tescil ister doğru, ister gerçeğe aykırı olsun güvenebilecektir. İşte buna ilanın olumlu etkisi denir. Bu anlamda olumlu etki sadece üçüncü kişi bağlamında doğmaktadır. Hükmün uygulanabilme şartlarından birincisi, tescil edilen olgunun tescili gerekli bir husus olmasıdır. Tescili gerekmeyip de tescil edilmiş bir olguya yani sicilin olumlu işlevi haiz olmadığı bir hususa TTK’nın 37. maddesi hükmü uygulanmayacaktır. Aynı kural tescil edilebilecek hususlar için de geçerlidir. Hükmün uygulanabilmesinin ikinci şartı; tescil edilen ile ilan olunanın farklı olması, ikisi arasında aykırılığın bulunmasıdır. “Aykırılık” kavramının içeriği, öğreti ve yargı kararlarıyla açıklık kazanacaktır. Önemli olan tescil ile ilanın farklı olmasıdır. Yoksa tescile başvuru dosyasındaki içerikle, bir başka deyişle taleple tescil arasında farklılık bulunması, hükmün kapsamı dışında kalmaktadır. Tescil ile ilan edilen arasında fark yoksa üçüncü kişi, tescil ve ilandan farklı olan talebe dayanamayacaktır(3).
Öte yandan, tescil yaptıran ilgili(4), tescilin ilan ile bağdaşmadığını, birbiriyle çeliştiğini ileri sürmüş ve bu itirazını kanıtlamış olsa dahi bu durum üçüncü kişileri etkilemeyecektir. Bu durumda bile üçüncü kişinin yanlış ve tescil edilen olguya aykırı ilana duyduğu güven korunacaktır. Diğer taraftan düzenleme, sadece belli bir şirket türüne ilişkin kayıtları değil, bütün sicil kayıtlarını içermektedir. Ayrıca hükümde geçen “üçüncü kişi” terimi, hakkında tescil yapılan gerçek kişiyi veya tüzel kişinin işletmesindeki yöneticileri ve işletmenin ortaklarını kapsamamaktadır. Bunların dışında kalan her gerçek ve tüzel kişi, üçüncü kişi olarak değerlendirilebilir. 
Belirtilmesi gereken bir diğer husus, hükmün özü itibariyle yalnızca tescilin doğru fakat ilanın yanlış yapıldığı halleri düzenlemesidir. Ancak uygulamada karşılaşılabilecek pek çok ihtimal söz konusudur. Örneğin; tescilin de yanlış yapılması veya tescil yokken ilanın yanlış yapılması yahut yanlışlıkla ilan yapılması ya da tescilde ve ilanda farklı yanlışlıkların bulunması gibi hallerle karşılaşmak mümkündür. Bununla birlikte, TTK’da tek bir olasılığa yer verilmiş olduğundan, sadece tescil kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunması halinde üçüncü kişilerin ilan edilen duruma güvenleri korunacaktır.
Kanun koyucu, görünüşe güven ilkesinin uygulanmayacağı hali de göstermiştir. Buna göre tescil kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunmakla birlikte, üçüncü kişilerin tescil edilmiş olan gerçek durumu bildiklerinin ispat edilmesi halinde, bunların ilan edilen duruma güvenleri korunmayacaktır. Bir başka deyişle, üçüncü kişinin ilan edilmiş hususun tescil edilenden farklı olduğu konusunda olumlu bilgisi bulunduğu ispat edilirse, üçüncü kişi ilana dayanamayacaktır. Bu durumda üçüncü kişinin sahip olduğu olumlu bilgi, ilanı bertaraf etmekte ve tescili öne çıkarmaktadır. Çünkü üçüncü kişinin artık korunmaya değer bir güveni kalmamıştır. Ancak yeri gelmişken belirtelim ki, her kişinin tescil ile ilan arasındaki çelişkiyi bilmesi ve iyi niyetli olması gerekmemektedir.
Diğer taraftan, TTK ile birlikte birçok ticaret sicili müdürlüğünde ticaret sicili kayıtları elektronik ortamda Merkezi Sicil Kayıt Sisteminde (MERSİS) tutulmaya ve sicil işlemleri anılan sistem üzerinden gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Diğer taraftan ilan, Türkiye genelinde sicil kayıtlarının ilanına özgü Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile yapılmaktadır. Söz konusu gazete, hem basılı olarak, hem de www.ticaretsicil.gov.tr internet sayfasında ücretsiz olarak ve herkese açık bir şekilde elektronik ortamda yayımlanmaktadır. Sicil işlemlerinin elektronik ortamda yapılması ve ilanların da yine elektronik ortamda yayımlanması, görünüşe güven ilkesinin daha etkin ve hızlı bir şekilde hayata geçirilmesini imkan sağlamıştır/sağlayacaktır.

III- SİCİLE GÜVEN İLKESİNİN GEÇERSİZLİĞİ

TTK, üçüncü kişilerin ticaret sicilindeki kayıtlara güvenerek yaptıkları işlemlerde iyi niyetini korumamıştır. Ticaret sicili bir ilişkinin varlığı veya yokluğu hakkında hukuki değil sadece fiili bir karine oluşturmaktadır. Bu kapsamda, sicildeki kayıtlara güvenerek işlem yapan üçüncü kişi, ancak kayıtlara konu teşkil eden olay veya ilişki geçerli olmak koşuluyla hak kazanabilir. Aksi halde sicildeki kayda dayanak teşkil eden hukuki olay veya işlemler gerçek veya geçerli değilse, iyi niyetli bile olunsa sadece sicildeki kayda istinaden bir hak edinilemez(6).
Her ne kadar ticaret sicilindeki bir kayda dayanarak işlem yapanların bu güveni hukuk tarafından korunmamakta ise de iyi niyetli üçüncü kişilerin TTK’nın 38/I. maddesinde yer alan hükümden faydalanmasının mümkün olduğu değerlendirilmektedir. Bu maddede, tescil ve kayıt için gerçeğe aykırı beyanda bulunanların, ikibin TL idari para cezasıyla cezalandırılacağı; ayrıca gerçeğe aykırı tescilden dolayı zarar görenlerin tazminat haklarının saklı olduğu belirtilmiştir. Bu halde ticaret sicilindeki kayda güvenerek işlem yapan üçüncü kişiler, sicile kötü niyetli olarak gerçeğe aykırı tescil yaptırandan zararının karşılanmasını isteyebilecektir.
IV- GÖRÜNÜŞE GÜVEN İLKESİ YERİNE SİCİLE GÜVEN İLKESİNİN UYGULANACAĞI HALLER
TTK’da kural olarak görünüşe (ilana) güven ilkesi öngörülmüş olmakla birlikte, mevzuatta bu ilkenin istisnaları da mevcuttur. Aşağıda belirtilen hususlarda ilan edilen olguya değil, tescil edilen olguya güven esastır.
A- LİMİTED ŞİRKETLERDE PAY GEÇİŞLERİ
TTK’nın 598. maddesinde, esas sermaye paylarının geçişlerinin tescil edilmesi için şirket müdürleri tarafından ticaret siciline başvurulacağı; ancak başvurunun otuz gün içinde yapılmaması halinde, ayrılan ortağın, adının bu paylarla ilgili olarak silinmesi için ticaret siciline başvurabileceği, bunun üzerine sicil müdürünün şirkete, iktisap edenin adının bildirilmesi için süre vereceği belirtilmiştir. Limited şirketlerde pay devrinin ticaret siciline tescilinin öngörülmesi, devredenin ve üçüncü kişilerin korunması yönünden yerinde olmuştur. Aynı maddede ayrıca Sicil kaydına güvenen iyi niyetli kişinin güveni korunur.” hükmüne yer verilmiştir. Hüküm ile terkin ve tescil yapılıncaya kadar, sicil kaydına güvenen üçüncü kişiyi korumak amaçlanmıştır. Kanun koyucu burada görünüşe güven ilkesini değil, sicile güven ilkesini kabul etmiştir.
B- TİCARİ İŞLETME REHNİNİN KAZANIMI
1447 sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu’na(7) göre rehin hakkı ticari işletme sahibinin veya kredi müessesesinin veya alacaklının yazılı talebi üzerine ticari işletmenin kayıtlı bulunduğu ticaret veya esnaf ve sanatkar siciline tescil ile doğmaktadır. Sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren on gün içinde tescil talebinde bulunulması gerekmektedir. Ticaret veya esnaf ve sanatkar sicilindeki kayda istinaden rehin hakkı kazananların bu kazanımı ise geçerlidir. Bu düzenleme ile ticaret sicilindeki kayda güvenerek rehin hakkı kazanan iyi niyetli rehin alacaklısının hakkı korunmaktadır. Bu hüküm ticaret siciline güvenin korunduğu istisnai düzenlemelerdendir.
V- SONUÇ
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilen hususlar olumlu ve olumsuz etkiye sahiptir. Bu kapsamda, üçüncü kişilerin, kendilerine karşı sonuç doğurmaya başlayan sicil kayıtlarını bilmediklerine ilişkin iddiaları dinlenmeyecektir (olumlu etki). Bununla birlikte, tescili zorunlu olduğu halde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilanı zorunlu iken ilan olunmamış bir husus, ancak bunu bildikleri veya bilmeleri gerektiği ispat edildiği takdirde üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilecektir (olumsuz etki).
Tescil ve ilanın olumlu ve olumsuz etkileri, TTK’da ilk defa düzenlenen “görünüşe güven ilkesi” ile güçlendirilmiş ve tamamlanmıştır. Anılan ilke uyarınca, tescil kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunması halinde, tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği sürece, üçüncü kişilerin ilan edilen duruma güvenleri korunacaktır. Bu hüküm, üçüncü kişinin kural olarak ilan edilen bir içeriğin ilan edilmiş şekline güvenmesi, ilandan farklı olan tescil içeriğinin ona karşı ileri sürülememesi kuralını koymaktadır. Buna göre tescil edilen hukuki olgu (içerik) ile ilan edilen içerik farklı ise tescile konu olan olgu üçüncü kişiye ileri sürülemeyecek, üçüncü kişi tescil edilen ile bağlı olmaksızın ilana dayanabilecektir.
TTK’da düzenlenmiş olan görünüşe güven ilkesi, gerçek ve tüzel kişilerle sürekli ticari ilişki içersinde bulunan şirketlere, özellikle ticari davalarda, mevcut düzenlemelerden ayrı olarak yeni bir ispat aracı ve hukuki delil sağlayacaktır. Bunun dışında ayrıca şirketler, ticari faaliyette bulunurken Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilen içeriklere daha fazla güvenebilecek ve bu içerikleri dikkate alarak ticari faaliyetlerini yürütebilecektir.


*           Gümrük ve Ticaret  Bakanlığı Başmüfettişi
(1)         14.02.2011 tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
(2)         27.01.2013 tarih ve 28541 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
(3)         Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Adalet Komis­yonu Raporu, Esas No:1/324, S.Sayısı:96
(4)         Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 22/I. maddesi uyarınca ilgili; tacirin gerçek kişi olması halinde kendisi veya vekili ya da sözleşme ile kendisine yetki verilmiş temsilcisi, tacirin tüzel kişi olması halinde ise onun yetkili organları veya yetkili temsilcileridir.
(6)         obs.balikesir.edu.tr/dosyalar/DersMateryal/temelişletmehukuku.doc (Erişim: 25.08.2013)
(7)         1447 sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu, 28.07.1971 tarih ve 13909 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder