Yazar: Mustafa YAVUZ*
Yaklaşım / Kasım 2013 / Sayı: 251
I- GİRİŞ
Hukuki
bir işlem ya da olguyu (içeriği) kayıt altına almak, bunları üçüncü
kişilere açıklamak, belli hakları göstermek, ilgililerin ve üçüncü
kişilerin çıkarlarını korumak ve yapılan işlemin varlığını ortaya koymak
amacıyla ülkemizde tapu, ticaret, gemi, marka sicili gibi bir takım
siciller tutulmaktadır. Bu sicillerden ticaret sicili, ticari
işletmelerle ilgili işlem, içerik ve konuların tescil edildiği sicildir.
Anılan sicil, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın gözetim ve denetiminde
kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan ticaret ve sanayi odaları
veya ticaret odaları bünyesinde kurulan ticaret sicili müdürlükleri
tarafından tutulur.
6102
sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun(1) (TTK) 35/III. maddesi uyarınca,
ticaret siciline tescil edilen her hususun, anılan Kanun’da veya Ticaret
Sicili Yönetmeliği’nde(2) aksine bir hüküm bulunmadıkça ilan da
edilmesi gerekmektedir. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (ETTK)
yer almayan bu hüküm, tescil ve ilan edilen olgular arasında bir
bağlantı kurulmasına imkan sağlamıştır. Kanun koyucu, bu düzenlemeden
ayrı olarak akla gelen ve öğretide tartışılan “üçüncü kişiler açısından tescil edilen kaydın mı, yoksa ilan edilen durumun mu geçerli olacağı” sorusuna da TTK’da açıklığa kavuşturmuştur.
Bu kapsamda, TTK’da ilk defa düzenlenen “görünüşe güven ilkesi”,
ticaret sicilinin merkezi haline gelmiştir. Avrupa Birliği’nin
şirketler hukukuna ilişkin mevzuatı dikkate alınarak hazırlanan ve
ticaret sicili hukuku açısından reform niteliğinde olan hüküm ile ticari
hayatın ihtiyaçlarına cevap verilmiştir. Ayrıca bu hükmün kabulü ile
hem görünüşe (ilana) güven ilkesi TTK’da güçlü bir şekilde vurgulanarak
kanuni dayanağa kavuşturulmuş, hem de hukuki işlemlerde sicilin olumlu
işlevi kesin çizgilerle tanımlanmıştır.
Bu çalışmada, TTK’da ilk defa düzenlenen “görünüşe güven ilkesinin” ne olduğu ile bu ilkenin esasları hakkında detaylı ve açıklayıcı bilgi verilecektir.
II- TİCARET SİCİLİNDE GÖRÜNÜŞE GÜVEN İLKESİ
TTK’nın 37. maddesinde, “Tescil
kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunması halinde,
tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği sürece,
üçüncü kişilerin ilan edilen duruma güvenleri korunur.” hükmüne
yer verilmiştir. Hüküm, görünüşe güven ilkesini sicil hukuku yönünden
düzenlemekte, üçüncü kişinin, bir hususun ilan edilen şekline güvenip
ona dayanabileceğini belirtmektedir. Bir başka ifadeyle kabul edilen
ilke gereğince, ilan edilen içerikle tescil edilen husus arasındaki
çelişki (ilanın eksik ya da yanlış yapılması) üçüncü kişileri
etkileyemeyecek, bu farklılık üçüncü kişilere karşı ileri
sürülemeyecektir. Dolayısıyla üçüncü kişiler açısından, bir ticari işletmeye ilişkin tescil edilen değil, ilan olunan hususlar esastır.
Söz konusu düzenleme ile üçüncü kişilerin haklarının korunması
bakımından ilan, tescildeki kayıtlardan daha üstün tutulmaktadır.
Konuyu
örneklendirmek gerekirse; (T)’nin ticari mümessili olarak (A) tescil,
fakat (B) ilan edilmişse, üçüncü kişi (Ü) ilana göre ticari mümessil
olan (B) ile bir sözleşme yapmışsa işletme sahibi (T) sözleşme ile bağlı
olacaktır; tescilin esas alınmasını isteyemeyecektir. Ancak (Ü) isterse
tescile de dayanabilecektir. Üçüncü kişi, yanlışlık düzeltilinceye
kadar korunmaktadır. Kısacası, üçüncü kişi gerçeğe aykırı ilanın
gerçekliğine, tescil ister doğru, ister gerçeğe aykırı olsun
güvenebilecektir. İşte buna ilanın olumlu etkisi denir. Bu anlamda olumlu etki sadece üçüncü kişi bağlamında doğmaktadır. Hükmün uygulanabilme şartlarından birincisi,
tescil edilen olgunun tescili gerekli bir husus olmasıdır. Tescili
gerekmeyip de tescil edilmiş bir olguya yani sicilin olumlu işlevi haiz
olmadığı bir hususa TTK’nın 37. maddesi hükmü uygulanmayacaktır. Aynı
kural tescil edilebilecek hususlar için de geçerlidir. Hükmün
uygulanabilmesinin ikinci şartı; tescil edilen ile ilan olunanın farklı olması, ikisi arasında aykırılığın bulunmasıdır. “Aykırılık”
kavramının içeriği, öğreti ve yargı kararlarıyla açıklık kazanacaktır.
Önemli olan tescil ile ilanın farklı olmasıdır. Yoksa tescile başvuru
dosyasındaki içerikle, bir başka deyişle taleple tescil arasında
farklılık bulunması, hükmün kapsamı dışında kalmaktadır. Tescil ile ilan
edilen arasında fark yoksa üçüncü kişi, tescil ve ilandan farklı olan
talebe dayanamayacaktır(3).
Öte
yandan, tescil yaptıran ilgili(4), tescilin ilan ile bağdaşmadığını,
birbiriyle çeliştiğini ileri sürmüş ve bu itirazını kanıtlamış olsa dahi
bu durum üçüncü kişileri etkilemeyecektir. Bu durumda bile üçüncü
kişinin yanlış ve tescil edilen olguya aykırı ilana duyduğu güven
korunacaktır. Diğer taraftan düzenleme, sadece belli bir şirket türüne
ilişkin kayıtları değil, bütün sicil kayıtlarını içermektedir. Ayrıca
hükümde geçen “üçüncü kişi” terimi, hakkında tescil
yapılan gerçek kişiyi veya tüzel kişinin işletmesindeki yöneticileri ve
işletmenin ortaklarını kapsamamaktadır. Bunların dışında kalan her
gerçek ve tüzel kişi, üçüncü kişi olarak değerlendirilebilir.
Belirtilmesi
gereken bir diğer husus, hükmün özü itibariyle yalnızca tescilin doğru
fakat ilanın yanlış yapıldığı halleri düzenlemesidir. Ancak uygulamada
karşılaşılabilecek pek çok ihtimal söz konusudur. Örneğin; tescilin de
yanlış yapılması veya tescil yokken ilanın yanlış yapılması yahut
yanlışlıkla ilan yapılması ya da tescilde ve ilanda farklı
yanlışlıkların bulunması gibi hallerle karşılaşmak mümkündür. Bununla
birlikte, TTK’da tek bir olasılığa yer verilmiş olduğundan, sadece
tescil kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunması halinde
üçüncü kişilerin ilan edilen duruma güvenleri korunacaktır.
Kanun koyucu, görünüşe güven ilkesinin uygulanmayacağı hali de göstermiştir. Buna göre tescil
kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunmakla birlikte,
üçüncü kişilerin tescil edilmiş olan gerçek durumu bildiklerinin ispat
edilmesi halinde, bunların ilan edilen duruma
güvenleri korunmayacaktır. Bir başka deyişle, üçüncü kişinin ilan
edilmiş hususun tescil edilenden farklı olduğu konusunda olumlu bilgisi
bulunduğu ispat edilirse, üçüncü kişi ilana dayanamayacaktır. Bu durumda
üçüncü kişinin sahip olduğu olumlu bilgi, ilanı bertaraf etmekte ve
tescili öne çıkarmaktadır. Çünkü üçüncü kişinin artık korunmaya değer
bir güveni kalmamıştır. Ancak yeri gelmişken belirtelim ki, her kişinin
tescil ile ilan arasındaki çelişkiyi bilmesi ve iyi niyetli olması
gerekmemektedir.
Diğer
taraftan, TTK ile birlikte birçok ticaret sicili müdürlüğünde ticaret
sicili kayıtları elektronik ortamda Merkezi Sicil Kayıt Sisteminde
(MERSİS) tutulmaya ve sicil işlemleri anılan sistem üzerinden
gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Diğer taraftan ilan, Türkiye genelinde
sicil kayıtlarının ilanına özgü Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile
yapılmaktadır. Söz konusu gazete, hem basılı olarak, hem de www.ticaretsicil.gov.tr
internet sayfasında ücretsiz olarak ve herkese açık bir şekilde
elektronik ortamda yayımlanmaktadır. Sicil işlemlerinin elektronik
ortamda yapılması ve ilanların da yine elektronik ortamda yayımlanması,
görünüşe güven ilkesinin daha etkin ve hızlı bir şekilde hayata
geçirilmesini imkan sağlamıştır/sağlayacaktır.
III- SİCİLE GÜVEN İLKESİNİN GEÇERSİZLİĞİ
TTK,
üçüncü kişilerin ticaret sicilindeki kayıtlara güvenerek yaptıkları
işlemlerde iyi niyetini korumamıştır. Ticaret sicili bir ilişkinin
varlığı veya yokluğu hakkında hukuki değil sadece fiili bir karine
oluşturmaktadır. Bu kapsamda, sicildeki kayıtlara güvenerek işlem yapan
üçüncü kişi, ancak kayıtlara konu teşkil eden olay veya ilişki geçerli
olmak koşuluyla hak kazanabilir. Aksi halde sicildeki kayda dayanak
teşkil eden hukuki olay veya işlemler gerçek veya geçerli değilse, iyi
niyetli bile olunsa sadece sicildeki kayda istinaden bir hak
edinilemez(6).
Her
ne kadar ticaret sicilindeki bir kayda dayanarak işlem yapanların bu
güveni hukuk tarafından korunmamakta ise de iyi niyetli üçüncü kişilerin
TTK’nın 38/I. maddesinde yer alan hükümden faydalanmasının mümkün
olduğu değerlendirilmektedir. Bu maddede, tescil ve kayıt için gerçeğe
aykırı beyanda bulunanların, ikibin TL idari para cezasıyla
cezalandırılacağı; ayrıca gerçeğe aykırı tescilden dolayı zarar görenlerin tazminat haklarının saklı olduğu
belirtilmiştir. Bu halde ticaret sicilindeki kayda güvenerek işlem
yapan üçüncü kişiler, sicile kötü niyetli olarak gerçeğe aykırı tescil
yaptırandan zararının karşılanmasını isteyebilecektir.
IV- GÖRÜNÜŞE GÜVEN İLKESİ YERİNE SİCİLE GÜVEN İLKESİNİN UYGULANACAĞI HALLER
TTK’da
kural olarak görünüşe (ilana) güven ilkesi öngörülmüş olmakla birlikte,
mevzuatta bu ilkenin istisnaları da mevcuttur. Aşağıda belirtilen
hususlarda ilan edilen olguya değil, tescil edilen olguya güven esastır.
A- LİMİTED ŞİRKETLERDE PAY GEÇİŞLERİ
TTK’nın 598. maddesinde,
esas sermaye paylarının geçişlerinin tescil edilmesi için şirket
müdürleri tarafından ticaret siciline başvurulacağı; ancak başvurunun
otuz gün içinde yapılmaması halinde, ayrılan ortağın, adının bu paylarla
ilgili olarak silinmesi için ticaret siciline başvurabileceği, bunun
üzerine sicil müdürünün şirkete, iktisap edenin adının bildirilmesi için
süre vereceği belirtilmiştir. Limited şirketlerde pay devrinin ticaret
siciline tescilinin öngörülmesi, devredenin ve üçüncü kişilerin
korunması yönünden yerinde olmuştur. Aynı maddede ayrıca “Sicil kaydına güvenen iyi niyetli kişinin güveni korunur.”
hükmüne yer verilmiştir. Hüküm ile terkin ve tescil yapılıncaya kadar,
sicil kaydına güvenen üçüncü kişiyi korumak amaçlanmıştır. Kanun koyucu
burada görünüşe güven ilkesini değil, sicile güven ilkesini kabul
etmiştir.
B- TİCARİ İŞLETME REHNİNİN KAZANIMI
1447
sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu’na(7) göre rehin hakkı ticari
işletme sahibinin veya kredi müessesesinin veya alacaklının yazılı
talebi üzerine ticari işletmenin kayıtlı bulunduğu ticaret veya esnaf ve
sanatkar siciline tescil ile doğmaktadır. Sözleşmenin yapıldığı
tarihten itibaren on gün içinde tescil talebinde bulunulması
gerekmektedir. Ticaret veya esnaf ve sanatkar sicilindeki kayda
istinaden rehin hakkı kazananların bu kazanımı ise geçerlidir. Bu
düzenleme ile ticaret sicilindeki kayda güvenerek rehin hakkı kazanan
iyi niyetli rehin alacaklısının hakkı korunmaktadır. Bu hüküm ticaret
siciline güvenin korunduğu istisnai düzenlemelerdendir.
V- SONUÇ
6102
sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre ticaret siciline tescil ve Türkiye
Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilen hususlar olumlu ve olumsuz
etkiye sahiptir. Bu kapsamda, üçüncü kişilerin, kendilerine karşı sonuç
doğurmaya başlayan sicil kayıtlarını bilmediklerine ilişkin iddiaları
dinlenmeyecektir (olumlu etki). Bununla birlikte, tescili zorunlu olduğu
halde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilanı zorunlu iken ilan
olunmamış bir husus, ancak bunu bildikleri veya bilmeleri gerektiği
ispat edildiği takdirde üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilecektir
(olumsuz etki).
Tescil ve ilanın olumlu ve olumsuz etkileri, TTK’da ilk defa düzenlenen “görünüşe güven ilkesi”
ile güçlendirilmiş ve tamamlanmıştır. Anılan ilke uyarınca, tescil
kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunması halinde, tescil
edilmiş olan gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği sürece, üçüncü
kişilerin ilan edilen duruma güvenleri korunacaktır. Bu hüküm, üçüncü
kişinin kural olarak ilan edilen bir içeriğin ilan edilmiş şekline
güvenmesi, ilandan farklı olan tescil içeriğinin ona karşı ileri
sürülememesi kuralını koymaktadır. Buna göre tescil edilen hukuki olgu
(içerik) ile ilan edilen içerik farklı ise tescile konu olan olgu üçüncü
kişiye ileri sürülemeyecek, üçüncü kişi tescil edilen ile bağlı
olmaksızın ilana dayanabilecektir.
TTK’da
düzenlenmiş olan görünüşe güven ilkesi, gerçek ve tüzel kişilerle
sürekli ticari ilişki içersinde bulunan şirketlere, özellikle ticari
davalarda, mevcut düzenlemelerden ayrı olarak yeni bir ispat aracı ve
hukuki delil sağlayacaktır. Bunun dışında ayrıca şirketler, ticari
faaliyette bulunurken Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilen
içeriklere daha fazla güvenebilecek ve bu içerikleri dikkate alarak
ticari faaliyetlerini yürütebilecektir.
* Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi
(1) 14.02.2011 tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
(2) 27.01.2013 tarih ve 28541 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
(3) Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Adalet Komisyonu Raporu, Esas No:1/324, S.Sayısı:96
(4) Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 22/I. maddesi uyarınca ilgili;
tacirin gerçek kişi olması halinde kendisi veya vekili ya da sözleşme
ile kendisine yetki verilmiş temsilcisi, tacirin tüzel kişi olması
halinde ise onun yetkili organları veya yetkili temsilcileridir.
(6) obs.balikesir.edu.tr/dosyalar/DersMateryal/temelişletmehukuku.doc (Erişim: 25.08.2013)
(7) 1447 sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu, 28.07.1971 tarih ve 13909 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder