12 Ağustos 2015 Çarşamba

Vergi Kanunlarına Göre Özel Fon Hesabına Alınması Gereken Tutarlar

Yazar: Mehmet Emin AKYOL*
Yaklaşım / Kasım 2013 / Sayı: 251


I- GİRİŞ
Vergi kanunlarımız bazı kazançları, istisna uygulaması veya belli faaliyetleri vergi yoluyla teşvik etmek amacıyla gelir ve kurumlar vergisi kapsamı dışında tutan ya da daha geç vergilendirilmesini sağlayan hükümler içermektedir. Ancak bu tür kazançların işletmede muhafaza edilmesi öngörülmüş olup, bunu sağlamak için söz konusu kazançların özel bir fon hesabına alınması ve belli sürelerle bu hesapta tutulması gerekmektedir. Halen vergi kanunlarında yer alan hükümler dikkate alındığında söz konusu kazançları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür.
- Sabit kıymet yenileme fonuna alınan kazançlar,
- İştirak hisseleri ve taşınmazların istisna konusu yapılan satış kazançları,
- Ar-Ge faaliyetlerinde bulunanların; kamu kurum ve kuruluşları, kanunla kurulan vakıflar ile uluslararası fonlardan aldıkları destekler,
- Girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarlar.
Öte yandan konkardato veya sulh yoluyla tahsilinden vazgeçilen alacaklar, borçlu yönünden borçlarının azalması ve öz sermayesinin artması nedeniyle kâr mahiyetindedir. VUK’un 324. maddesine göre; söz konusu alacakların borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabına alınması, üç yıllık bir süre içinde zararlara mahsubu,  bu mahsup olmazsa vergilendirilmesi öngörülmüştür.
Ayrıca 5811 ve 6111 sayılı Kanunlarda olduğu gibi mükelleflere zaman zaman kayıt ve vergi dışı kalmış iktisadi kıymetlerini işletme kayıtlarına intikal ettirme olanağı tanınmaktadır. Bu hallerde de kayda alınan veya işletmeye intikal ettirilen iktisadi kıymetler için bilanço pasifinde özel bir karşılık veya fon hesabı açılması gerekmektedir.
Son olarak 6486 sayılı Kanun’un 13 maddesiyle GVK’ya eklenen geçici 85. madde ile yeni bir düzenleme yapılmış, gerçek veya tüzel kişilerce, 15.04.2013 tarihi itibarıyla sahip olunan ve yurt dışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat edilen taşınmazların, 31.07.2013 tarihine kadar Türk Lirası cinsinden rayiç bedelle, bankalara veya aracı kurumlara bildirilmesine ya da vergi dairelerine beyan edilmesine olanak tanınmıştır(1). Bu kıymetler için bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerce, pasifte özel fon hesabı açılacak ve bu hesap sermayenin cüz’ü addolunacaktır.
Tekdüzen Hesap Planında işletmede bırakılması ve tasarrufu zorunlu yasal fonlar ile diğer maksatlarla ayrılan fonların 549- Özel Fonlar Hesabında izlenmesi öngörülmüştür. Bu hesaba daha çok dönem kazancına dahil olan tutarlar kaydedilmektedir.
Ancak fona alınacak tutarın mahiyetine göre, her zaman 549- Özel Fonlar Hesabının kullanılması söz konusu değildir. Örneğin 5811 ve 6486 sayılı Kanunlar gereğince kayda alınacak tutarlar sermayenin cüzi olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle anılan tutarların bilanço pasifinde 52-Sermaye Yedekleri Hesap Grubunda boş bulunan bir hesapta izlenmesi daha doğrudur.
II- ÖZEL FON HESABINDA MUHAFAZA EDİLMESİ GEREKEN TUTARLAR
A- SABİT KIYMET YENİLEME FONUNA ALINAN TUTARLAR
Amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satılması halinde, satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi işin mahiyetine göre zaruri bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa, satıştan doğan kâr yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta azami üç yıl süreyle tutulabilir. Bu uygulama yangın, deprem, sel, su basması gibi afetler yüzünden tamamen veya kısmen ziyaa uğrayan amortismana tabi iktisadi kıymetlerde sigortadan alınan tazminat nedeniyle doğan karlar için de mümkün bulunmaktadır (VUK md. 328, 329).
Yenileme fonu ayrılması için amortismana tabi iktisadi kıymetin mutlaka satış suretiyle elden çıkarılması ya da sigorta tazminatı alınması şart değildir. VUK’un 328. maddesinde devir ve trampa da satış hükmünde sayılmıştır. Bu nedenle devir veya trampa suretiyle elden çıkarmalarda bir kâr oluşuyorsa bu da yenileme fonuna alınabilir.
Fona alınan satış kârı yeni alınan kıymetlerin amortismanlarına mahsup edilerek yok edilmektedir. Ancak yenileme işleminin üç yıl içinde yapılması zorunludur.  Bu nedenle yenileme işlemi üç yıl içinde yapılmalı, bu süre içinde gerçekleşmezse fonda bekletilen tutar gelir kaydedilmelidir.
Yenileme fonu, kâr yedeği mahiyetindedir. Amortismana tabi iktisadi kıymetin satışından doğan kâr 549-Özel Fonlar Hesabına alacak olarak kaydedilir.  Bu uygulama amortismana tabi iktisadi kıymetlerin elden çıkarılması halinde oluşan karın üç yıl süreyle vergilenmemesini, verginin üç yıl sonra veya yenileme halinde yeni kıymetin amortismanının gider yazılmaması suretiyle taksitler halinde ödenmesini sağlayan, özünde bir vergi erteleme müessesesidir.
B- İŞTİRAK HİSSELERİ VE TAŞINMAZLARIN İSTİSNA KONUSU YAPILAN SATIŞ KAZANÇLARI
Belli koşulları taşıyan taşınmaz ve iştirak hisselerinin satışından doğan kazancın kurumlar vergisinden istisna edilmesi oldukça eski bir uygulama olup, istisnaya ilişkin esaslar, 5520 sayılı KVK ile yeniden düzenlenmiştir. Yeni düzenlemeyle istisna uygulamasının kapsamı genişletilmiş, belli şartları taşıyan yurt dışı iştirakler ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançlar da istisna kapsamına alınmıştır. Buna karşılık istisnadan yararlanacak kazanç tutarı yurt dışı iştiraklerin satışı dışında elde edilen kazancın % 75’i ile sınırlandırılmıştır.
İstisnadan yararlanmak için satış kazancının sermayeye eklenmesi koşulu aranmamakta, ancak satış kazancının istisnadan yararlanan kısmının satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulması gerekmektedir.
Satış kazancı beş yıl içinde, sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde fon hesabından başka bir hesaba nakledilir, işletmeden çekilir veya dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılırsa; bu tutarlar için istisna uygulaması nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılmaktadır. Bu husus beş yıllık süre içinde işletmenin tasfiye edilmesi halinde de geçerlidir. Ancak KVK’ya göre yapılacak devir ve bölünmeler tasfiye hükmünde sayılmamıştır.
İstisnadan yararlanan satış kazancı 549-Özel Fonlar Hesabına alınarak, bu hesapta izlenir. Fona alınma işleminin satışın yapıldığı yılı izleyen hesap döneminin başından itibaren kazancın beyan edildiği döneme ait kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği tarihe kadar yapılması gerekmektedir. Böylece, istisnadan yararlanacak olan kazanç tutarı, satışın yapıldığı dönemin sonuç hesaplarına dahil olacak ve kurumlar vergisi beyannamesinin ilgili satırında gösterilmek suretiyle istisnadan yararlanılabilecektir.
Taşınmaz ve iştirak hisseleri satış kazancı istisnası dışında kalan ve satış kazancının % 25’ine tekabül eden satış karının yenileme fonuna alınıp alınamayacağı, bir başka ifade ile aynı satış işlemi için istisna ile yenileme fonu tesisinin birlikte uygulanıp uygulanmayacağı hususu tartışmaya açıktır. Hemen belirtmek gerekir ki bu tartışma sadece amortismana tabi olan ve işletme için yenilenebilir olma koşulunu sağlayan taşınmazlar örneğin binalar için söz konusudur. Zira bunlar dışında kalan iktisadi kıymetler için istisnadan yararlansalar bile yenilme fonu tesisi esasen mümkün değildir.
Ayrıca istisna uygulamasının amacına uygun olmayan yenilemelerde de istisna uygulanması söz konusu olmayacaktır. Bu durum istisna ve yenileme fonu tesisinin birlikte uygulanabilmesinin söz konusu olabileceği halleri daha da sınırlandırmaktadır. 
Maliye Bakanlığı’nca konuyla ilgili olarak bugüne kadar herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Taşınmaz satışlarında mükelleflerin hem satış kazancı istisnasından hem de yenileme fonu uygulanmasından yararlanmasını engelleyecek yasal bir düzenleme bulunmamakla birlikte, konunun idari bir düzenleme ile açıklığa kavuşturulması yaralı olacaktır.
C- ALACAKLISI TARAFINDAN TAHSİLİNDEN VAZGEÇİLEN BORÇLAR
Konkordato veya sulh yoluyla alınmasından vazgeçilen alacaklar, borçlu yönünden borçların azalması ve öz sermayenin artması nedeniyle kâr hükmündedir.  VUK’un 324. maddesine göre; konkordato veya sulh yoluyla alınmasından vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabına alınır. Bu hesaba alınan alacak, alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan başlayarak üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde kâr hesabına nakledilir. Borçlu yönünden kâr hükmünde olan vazgeçilen alacak, alacaktan vazgeçildiği yılda değil, pasifte bir hesapta üç yıl bekletilip, bu sürede zararla itfa edilmediği takdirde vergilendirilmektedir.
Vazgeçilen alacaklar 549-Özel Fonlar Hesabına alınmalı, üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde kâr hesabına nakledilmelidir.       
D- AR-GE FAALİYETLERİNDE BULUNANLARIN ALDIKLARI DESTEKLER
5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile AR-Ge ve yenilik faaliyetlerini teşvik etmek amacıyla düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerinde bulunanların; kamu kurum ve kuruluşları, kanunla kurulan vakıflar ile uluslararası fonlardan aldıkları desteklerin gelir veya kurumlar vergisine tabi olmaması, buna karşılık anılan desteklerin özel bir fon hesabında muhafaza edilmesi öngörülmüştür. 
5746 sayılı Kanun’un bu hususa ilişkin 3. maddesinin 7. fıkrası hükmü “Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerinde bulunanların; kamu kurum ve kuruluşları, kanunla kurulan vakıflar ile uluslararası fonlardan aldıkları destekler özel bir fon hesabında tutulur. Bu fon, 193 sayılı Kanun ve 5520 sayılı Kanun’a göre vergiye tabi kazancın ve ilgili yılda yapılan Ar-Ge harcaması tutarının tespitinde dikkate alınmaz. Bu fonun, elde edildiği hesap dönemini izleyen beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde, zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğratılmış sayılır.” şeklindedir.
Bu hüküm ile Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerinde bulunanların; kamu kurum ve kuruluşları, kanunla kurulan vakıflar ile uluslararası fonlardan aldıkları destekler, gelir veya kurumlar vergisi matrahı dışında tutulmaktadır. Buna karşılık alınan desteklerin özel bir fon hesabında tutulması, elde edildiği hesap dönemini izleyen beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilmemesi veya işletmeden çekilmemesi gerekmektedir. Aksi halde zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğratılmış sayılacaktır.
E- 5811 SAYILI VARLIK BARIŞI KANUNU’NDA ÖNGÖRÜLEN FON HESABI
5811 sayılı Kanunla vergi dışı bırakılmış kazançlarla finanse edilen varlık edinimlerinin ya da doğrudan nakdi kaynağın işletmeye öz sermaye olarak konulması ve bu yolla işletmeye intikal ettirilen varlık kaynağının araştırılmaması öngörülmüştür. İşletme özvarlıklarının güçlendirilmesi amacıyla işletmelere intikal ettirilen kaynaklar vergi incelemesine konu edilmeyecek, Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra başlatılan vergi incelemeleriyle bir tespit yapılsa dahi bu kapsamda işletmeye konulan kaynak kadarlık matrah kısmı üzerinden (2008 yılı veya önceki yıl kazancı olarak) herhangi bir tarhiyat yapılmayacaktır.
Türkiye’de sahip olunan varlıklardan 5811 sayılı Kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilenlerin, yasal defterlere kaydedilmesi zorunlu tutulmuştur.  Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin taşınmazlar dışındaki varlıklarını, öncelikle banka veya aracı kurumlardaki hesaplara yatırmaları, bu şekilde varlığı ispatlanan kıymetlerin, bildirilen tutarlar üzerinden yasal defterlere kaydedilmesi gerekmektedir. Vergi dairelerine beyan edilen taşınmazlar ise yasal def­terlere, vergi dairelerine beyan edilen değeriyle kayıt edilecektir.
Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, yasal defterlerine kaydettikleri bu varlıklar için pasifte özel bir fon hesabı açacaklar, fon hesabı, sermayenin cüz’ü addolunacak ve beyan tarihinden itibaren altı ay içinde sermayeye ilave edilecektir. Fon’un beyan tarihinden itibaren altı ay içerisinde sermayeye ilave edilmemesi halinde Kanun’un 3/5. maddesi hükmünden yararlanılamayacaktır.
Yurt dışında sahip olunan varlıklardan 5811 sayılı Kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilenler, istenilmesi halinde defter tutan mükellefler tarafından, yasal defterlere kaydedilebilecektir. Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu Kanun kapsamında yasal defterlerine beyan değeri ile kaydettikleri kıymetleri için pasifte özel fon hesabı açacaklardır. Söz konusu hesap, sermayenin cüz’ü addolunacak ve sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılamayacaktır. Fon hesabında tutulan bu tutarlar, işletmenin tasfiyesi veya GVK 81 ile KVK 19 ve 20. maddeleri uyarınca gerçekleşecek devir ve bölünme hallerinde de vergilendirilmeyecektir.
F- 6111 SAYILI KANUN UYARINCA AÇILACAK KARŞILIK HESAPLARI
6111 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşları kendilerince veya bağlı oldukları meslek kuruluşunca tespit edilecek rayiç bedelle vergi dairelerine bildirmek koşuluyla kayıtlarına intikal ettirme olanağı tanınmıştır.
Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin, bu şekilde aktiflerine kaydettikleri emtia için ayrı, makine, teçhizat ve demirbaşlar için ayrı olmak üzere bilanço pasifinde özel karşılık hesabı açmakları gerekmektedir.
G- GİRİŞİM SERMAYESİ FONU
6322 sayılı Kanun’un 15. maddesiyle VUK’a eklenen 325/A maddesiyle gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine girişim sermayesi fonu oluşturma imkanı tanınmış ve bu fonun girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına sermaye olarak konulması veya girişim sermayesi yatırım fonu paylarının alınmasında kullanılması öngörülmüştür.
Girişim sermayesi fonu kurumlar tarafından ilgili dönem kazancından, gelir vergisi mükellefleri tarafından da beyan edilen gelirden ayrılmaktadır. Fon tutarı kurum kazancı veya beyan edilen gelirin % 10’unu, öz sermayenin de % 20’sini aşamayacak, bu iki had birlikte aranacaktır. Dolayısıyla faaliyet sonucu zarar olan veya beyan edilen gelir bulunmayan dönemlerde fon ayrılması söz konusu değildir.
Girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarların mükelleflerce pasifte geçici bir hesapta tutulması gerekmektedir. Bu çerçevede, fon hesabına alınma işleminin, izleyen hesap döneminin başından itibaren kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği tarihe kadar yapılması gerekmektedir.
Ayrılan fon tutarı kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ilgili satırda gösterilmek suretiyle indirim konusu yapılacaktır.
Girişim sermayesi fonuyla, fonun ayrıldığı yılın sonuna kadar Türkiye’de kurulmuş veya kurulacak olan ve Sermaye Piyasası Kurulu’nun düzenleme ve denetimine tabi girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına veya fonlarına yatırım yapılması gerekmektedir. Söz konusu yatırımın yapılmaması halinde, indirim konusu yapılan tutar nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler, ilgili vergilendirme dönemiyle bağlantı kurulmak suretiyle tahakkuk ettirilerek, gecikme faizi ile birlikte mükelleften tahsil edilecektir.
Fonun ayrıldığı yılın sonuna kadar girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına veya fonlarına yatırım yapılmakla birlikte, girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarların;
- Amacı dışında herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledilmesi,
- İşletmeden çekilmesi,
- Ortaklara dağıtılması,
- Dar mükelleflerce ana merkeze aktarılması,
- Mükelleflerce işin terki,
- İşletmenin tasfiyesi, devredilmesi veya bölünmesi,
- Girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinin veya girişim sermayesi yatırım fonu katılma paylarının elden çıkarılmasından itibaren altı ay içinde aynı amaçla yeniden kullanılmaması
hallerinde, bu işlemlerin yapıldığı veya sürenin dolduğu dönemde diğer kazançlarla ilişkilendirilmeksizin vergiye tabi tutulması gerekmektedir.  Girişim sermayesi fonunun her yıl ayrılması mümkündür. İndirim konusu yapılacak tutarların tespitinde her yıl ayrılan fon tutarları ayrı ayrı dikkate alınacak, önceki yıllarda ayrılan fon tutarları için tekrar indirim uygulanmayacaktır. Ancak ayrılan toplam fon tutarı hiç bir şekilde öz sermayenin % 20’sini aşamayacaktır.
H- GVK’NIN GEÇİCİ 85. MADDESİNDE ÖNGÖRÜLEN FON HESABI
6486 sayılı Kanun’un 13 maddesiyle GVK’ya eklenen geçici 85. madde ile 5811 sayılı Varlık Barışı Kanunu’na benzer bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre;  gerçek veya tüzel kişilerce, 15.04.2013 tarihi itibarıyla sahip olunan ve yurt dışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat edilen taşınmazlar, 31.10.2013 tarihine kadar Türk Lirası cinsinden rayiç bedelle, 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca faaliyette bulunan bankalara veya 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca faaliyette bulunan aracı kurumlara bildirilecek ya da vergi dairelerine beyan edilecektir.
Bu şekilde beyan yada bildirim konusu yapılan kıymetler üzerinden % 2 oranında vergi ödenecek ve bu vergi hiçbir suretle gider yazılmayıp,  başka bir vergiden de mahsup edilemeyecektir.
Öte yandan bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacak, ancak, diğer nedenlerle 29.05.2013 tarihinden sonra başlayan 01.01.2013 tarihinden önceki dönemlere ilişkin vergi incelemeleri ile takdir komisyonu kararları uyarınca gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönünden tespit edilen matrah farkından, bu kapsamda beyan edilen tutarlar, bu tutarlara ilişkin tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi koşuluyla mahsup edilerek tarhiyat yapılacaktır.  İndirimi reddedilen katma değer vergisine ilişkin mahsup edilecek matrah tutarı, indirimi reddedilen vergiye esas teşkil eden bedel olacaktır.
Bildirim ve beyana konu edilen varlıklarla ilgili olarak VUK’un amortismanlara ilişkin hükümleri uygulanmayacak, bu varlıkların elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gider veya indirim olarak kabul edilmeyecektir.          
Bildirildiği veya beyan edildiği halde, 15.04.2013 tarihi itibarıyla yurt dışında bulunduğu kanaat verici belge ile tevsik edilemeyen para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar dolayısıyla vergi incelmelerine yönelik mahsup imkanından yararlanılamayacaktır.
Ayrıca bildirim veya beyan konusu yapılan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının bildirim veya beyanın yapıldığı tarihi takip eden ay sonuna kadar Türkiye’ye getirilmesi veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi gerekmektedir. Bu kurala uyulmadığı takdirde bu kıymetler içinde vergi incelemelerindeki mahsup olanağından yararlanılması söz konusu olmayacaktır.
Bildirim veya beyan konusu yapılan kıymetler defter tutan mükellefler tarafından beyan tarihini takip eden ay sonuna kadar kanuni defterlere kaydedilecektir. Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu kapsamda kanuni defterlerine kaydettikleri kıymetler için pasifte özel fon hesabı açacaklar, bu fon hesabı sermayenin cüz’ü addolunacaktır. Söz konusu fonda kayıtlı tutar sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılamayacak, işletmenin tasfiye edilmesi halinde ise vergilendirilmeyecektir.  Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, söz konusu kıymetleri defterlerinde ayrıca gösterecekler ancak bu varlıklar dönem kazancının tespitinde dikkate alınmayacaktır.
III- SONUÇ
Vergi kanunlarımızda, istisna uygulamaları ya da bazı uygulamaları teşvik amacıyla belirlenen faaliyetlerden doğan kazançların vergilendirmemesi ya da vergilemenin ertelenmesini öngören hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca 5811, 6111 ve 6486 sayılı Kanunlarda olduğu gibi mükelleflere zaman zaman kayıt ve vergi dışı kalmış iktisadi kıymetlerini işletme kayıtlarına intikal ettirme olanağı tanınmaktadır. Ancak bu şekilde oluşan fonların özel bir hesapta izlenerek işletme bünyesinde kalması ilgili düzenlemelerde koşul olarak yer almaktadır.
Söz konusu fonların, anılan tutarlar dönem karının bir unsuru ise 549-Özel Fonlar Hesabında, oluşan fon sermayenin bir parçası addolunuyorsa 52-Sermaye Yedekleri Hesap Grubunda boş bulunan bir hesapta izlenmesi gerekmektedir.


*           Vergi Başmüfettişi  (E. Baş Hesap Uzmanı)
()         Bu yazı daha önce Yaklaşım Dergisi’nin 2011 yılı Aralık ayı sayısında yayımlanan makalenin, 6322 sayılı Kanun’un 15. maddesiyle VUK’a eklenen 325/A maddesi ile 6486 sayılı Kanun’un 13 maddesiyle GVK’ya eklenen geçici 85. madde hükümleri dikkate alınarak güncellenmiş halidir.
(1)         31.07.2013 tarih ve 28724 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2013/5174 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile GVK’nın geçici 85. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen bildirim ve beyan süresi, 31.10.2013 tarihine kadar (bu tarih dahil) uzatılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder