Yazar: Mehmet Emin AKYOL*
Yaklaşım / Kasım 2013 / Sayı: 251
I- GİRİŞ
Vergi
kanunlarımız bazı kazançları, istisna uygulaması veya belli
faaliyetleri vergi yoluyla teşvik etmek amacıyla gelir ve kurumlar
vergisi kapsamı dışında tutan ya da daha geç vergilendirilmesini
sağlayan hükümler içermektedir. Ancak bu tür kazançların işletmede
muhafaza edilmesi öngörülmüş olup, bunu sağlamak için söz konusu
kazançların özel bir fon hesabına alınması ve belli sürelerle bu hesapta
tutulması gerekmektedir. Halen vergi kanunlarında yer alan hükümler
dikkate alındığında söz konusu kazançları aşağıdaki gibi sıralamak
mümkündür.
- Sabit kıymet yenileme fonuna alınan kazançlar,
- İştirak hisseleri ve taşınmazların istisna konusu yapılan satış kazançları,
-
Ar-Ge faaliyetlerinde bulunanların; kamu kurum ve kuruluşları, kanunla
kurulan vakıflar ile uluslararası fonlardan aldıkları destekler,
- Girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarlar.
Öte
yandan konkardato veya sulh yoluyla tahsilinden vazgeçilen alacaklar,
borçlu yönünden borçlarının azalması ve öz sermayesinin artması
nedeniyle kâr mahiyetindedir. VUK’un 324. maddesine göre; söz konusu
alacakların borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabına alınması,
üç yıllık bir süre içinde zararlara mahsubu, bu mahsup olmazsa
vergilendirilmesi öngörülmüştür.
Ayrıca
5811 ve 6111 sayılı Kanunlarda olduğu gibi mükelleflere zaman zaman
kayıt ve vergi dışı kalmış iktisadi kıymetlerini işletme kayıtlarına
intikal ettirme olanağı tanınmaktadır. Bu hallerde de kayda alınan veya
işletmeye intikal ettirilen iktisadi kıymetler için bilanço pasifinde
özel bir karşılık veya fon hesabı açılması gerekmektedir.
Son
olarak 6486 sayılı Kanun’un 13 maddesiyle GVK’ya eklenen geçici 85.
madde ile yeni bir düzenleme yapılmış, gerçek veya tüzel kişilerce,
15.04.2013 tarihi itibarıyla sahip olunan ve yurt dışında bulunan; para,
altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile
varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat edilen taşınmazların,
31.07.2013 tarihine kadar Türk Lirası cinsinden rayiç bedelle, bankalara
veya aracı kurumlara bildirilmesine ya da vergi dairelerine beyan
edilmesine olanak tanınmıştır(1). Bu kıymetler için bilanço esasına göre
defter tutan mükelleflerce, pasifte özel fon hesabı açılacak ve bu
hesap sermayenin cüz’ü addolunacaktır.
Tekdüzen
Hesap Planında işletmede bırakılması ve tasarrufu zorunlu yasal fonlar
ile diğer maksatlarla ayrılan fonların 549- Özel Fonlar Hesabında
izlenmesi öngörülmüştür. Bu hesaba daha çok dönem kazancına dahil olan
tutarlar kaydedilmektedir.
Ancak
fona alınacak tutarın mahiyetine göre, her zaman 549- Özel Fonlar
Hesabının kullanılması söz konusu değildir. Örneğin 5811 ve 6486 sayılı
Kanunlar gereğince kayda alınacak tutarlar sermayenin cüzi olarak
değerlendirilmektedir. Bu nedenle anılan tutarların bilanço pasifinde
52-Sermaye Yedekleri Hesap Grubunda boş bulunan bir hesapta izlenmesi
daha doğrudur.
II- ÖZEL FON HESABINDA MUHAFAZA EDİLMESİ GEREKEN TUTARLAR
A- SABİT KIYMET YENİLEME FONUNA ALINAN TUTARLAR
Amortismana
tabi iktisadi kıymetlerin satılması halinde, satılan iktisadi
kıymetlerin yenilenmesi işin mahiyetine göre zaruri bulunur veya bu
hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş
olursa, satıştan doğan kâr yenileme giderlerini karşılamak üzere,
pasifte geçici bir hesapta azami üç yıl süreyle tutulabilir. Bu uygulama
yangın, deprem, sel, su basması gibi afetler yüzünden tamamen veya
kısmen ziyaa uğrayan amortismana tabi iktisadi kıymetlerde sigortadan
alınan tazminat nedeniyle doğan karlar için de mümkün bulunmaktadır (VUK
md. 328, 329).
Yenileme
fonu ayrılması için amortismana tabi iktisadi kıymetin mutlaka satış
suretiyle elden çıkarılması ya da sigorta tazminatı alınması şart
değildir. VUK’un 328. maddesinde devir ve trampa da satış hükmünde
sayılmıştır. Bu nedenle devir veya trampa suretiyle elden çıkarmalarda
bir kâr oluşuyorsa bu da yenileme fonuna alınabilir.
Fona
alınan satış kârı yeni alınan kıymetlerin amortismanlarına mahsup
edilerek yok edilmektedir. Ancak yenileme işleminin üç yıl içinde
yapılması zorunludur. Bu nedenle yenileme işlemi üç yıl içinde
yapılmalı, bu süre içinde gerçekleşmezse fonda bekletilen tutar gelir
kaydedilmelidir.
Yenileme
fonu, kâr yedeği mahiyetindedir. Amortismana tabi iktisadi kıymetin
satışından doğan kâr 549-Özel Fonlar Hesabına alacak olarak kaydedilir.
Bu uygulama amortismana tabi iktisadi kıymetlerin elden çıkarılması
halinde oluşan karın üç yıl süreyle vergilenmemesini, verginin üç yıl
sonra veya yenileme halinde yeni kıymetin amortismanının gider
yazılmaması suretiyle taksitler halinde ödenmesini sağlayan, özünde bir
vergi erteleme müessesesidir.
B- İŞTİRAK HİSSELERİ VE TAŞINMAZLARIN İSTİSNA KONUSU YAPILAN SATIŞ KAZANÇLARI
Belli
koşulları taşıyan taşınmaz ve iştirak hisselerinin satışından doğan
kazancın kurumlar vergisinden istisna edilmesi oldukça eski bir uygulama
olup, istisnaya ilişkin esaslar, 5520 sayılı KVK ile yeniden
düzenlenmiştir. Yeni düzenlemeyle istisna uygulamasının kapsamı
genişletilmiş, belli şartları taşıyan yurt dışı iştirakler ile kurucu
senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan
kazançlar da istisna kapsamına alınmıştır. Buna karşılık istisnadan
yararlanacak kazanç tutarı yurt dışı iştiraklerin satışı dışında elde
edilen kazancın % 75’i ile sınırlandırılmıştır.
İstisnadan
yararlanmak için satış kazancının sermayeye eklenmesi koşulu
aranmamakta, ancak satış kazancının istisnadan yararlanan kısmının
satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel
bir fon hesabında tutulması gerekmektedir.
Satış
kazancı beş yıl içinde, sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde
fon hesabından başka bir hesaba nakledilir, işletmeden çekilir veya dar
mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılırsa; bu tutarlar için istisna
uygulaması nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa
uğramış sayılmaktadır. Bu husus beş yıllık süre içinde işletmenin
tasfiye edilmesi halinde de geçerlidir. Ancak KVK’ya göre yapılacak
devir ve bölünmeler tasfiye hükmünde sayılmamıştır.
İstisnadan
yararlanan satış kazancı 549-Özel Fonlar Hesabına alınarak, bu hesapta
izlenir. Fona alınma işleminin satışın yapıldığı yılı izleyen hesap
döneminin başından itibaren kazancın beyan edildiği döneme ait kurumlar
vergisi beyannamesinin verildiği tarihe kadar yapılması gerekmektedir.
Böylece, istisnadan yararlanacak olan kazanç tutarı, satışın yapıldığı
dönemin sonuç hesaplarına dahil olacak ve kurumlar vergisi
beyannamesinin ilgili satırında gösterilmek suretiyle istisnadan
yararlanılabilecektir.
Taşınmaz
ve iştirak hisseleri satış kazancı istisnası dışında kalan ve satış
kazancının % 25’ine tekabül eden satış karının yenileme fonuna alınıp
alınamayacağı, bir başka ifade ile aynı satış işlemi için istisna ile
yenileme fonu tesisinin birlikte uygulanıp uygulanmayacağı hususu
tartışmaya açıktır. Hemen belirtmek gerekir ki bu tartışma sadece
amortismana tabi olan ve işletme için yenilenebilir olma koşulunu
sağlayan taşınmazlar örneğin binalar için söz konusudur. Zira bunlar
dışında kalan iktisadi kıymetler için istisnadan yararlansalar bile
yenilme fonu tesisi esasen mümkün değildir.
Ayrıca
istisna uygulamasının amacına uygun olmayan yenilemelerde de istisna
uygulanması söz konusu olmayacaktır. Bu durum istisna ve yenileme fonu
tesisinin birlikte uygulanabilmesinin söz konusu olabileceği halleri
daha da sınırlandırmaktadır.
Maliye
Bakanlığı’nca konuyla ilgili olarak bugüne kadar herhangi bir açıklama
yapılmamıştır. Taşınmaz satışlarında mükelleflerin hem satış kazancı
istisnasından hem de yenileme fonu uygulanmasından yararlanmasını
engelleyecek yasal bir düzenleme bulunmamakla birlikte, konunun idari
bir düzenleme ile açıklığa kavuşturulması yaralı olacaktır.
C- ALACAKLISI TARAFINDAN TAHSİLİNDEN VAZGEÇİLEN BORÇLAR
Konkordato
veya sulh yoluyla alınmasından vazgeçilen alacaklar, borçlu yönünden
borçların azalması ve öz sermayenin artması nedeniyle kâr hükmündedir. VUK’un
324. maddesine göre; konkordato veya sulh yoluyla alınmasından
vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabına
alınır. Bu hesaba alınan alacak, alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan
başlayarak üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde kâr hesabına
nakledilir. Borçlu yönünden kâr hükmünde olan vazgeçilen alacak,
alacaktan vazgeçildiği yılda değil, pasifte bir hesapta üç yıl
bekletilip, bu sürede zararla itfa edilmediği takdirde
vergilendirilmektedir.
Vazgeçilen
alacaklar 549-Özel Fonlar Hesabına alınmalı, üç yıl içinde zararla itfa
edilmediği takdirde kâr hesabına nakledilmelidir.
D- AR-GE FAALİYETLERİNDE BULUNANLARIN ALDIKLARI DESTEKLER
5746
sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında
Kanun ile AR-Ge ve yenilik faaliyetlerini teşvik etmek amacıyla
düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerinde
bulunanların; kamu kurum ve kuruluşları, kanunla kurulan vakıflar ile
uluslararası fonlardan aldıkları desteklerin gelir veya kurumlar
vergisine tabi olmaması, buna karşılık anılan desteklerin özel bir fon
hesabında muhafaza edilmesi öngörülmüştür.
5746 sayılı Kanun’un bu hususa ilişkin 3. maddesinin 7. fıkrası hükmü “Ar-Ge
ve yenilik faaliyetlerinde bulunanların; kamu kurum ve kuruluşları,
kanunla kurulan vakıflar ile uluslararası fonlardan aldıkları destekler
özel bir fon hesabında tutulur. Bu fon, 193 sayılı Kanun ve 5520 sayılı
Kanun’a göre vergiye tabi kazancın ve ilgili yılda yapılan Ar-Ge
harcaması tutarının tespitinde dikkate alınmaz. Bu fonun, elde edildiği
hesap dönemini izleyen beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi
bir şekilde başka bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi
halinde, zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğratılmış
sayılır.” şeklindedir.
Bu
hüküm ile Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerinde bulunanların; kamu kurum ve
kuruluşları, kanunla kurulan vakıflar ile uluslararası fonlardan
aldıkları destekler, gelir veya kurumlar vergisi matrahı dışında
tutulmaktadır. Buna karşılık alınan desteklerin özel bir fon hesabında
tutulması, elde edildiği hesap dönemini izleyen beş yıl içinde sermayeye
ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilmemesi veya
işletmeden çekilmemesi gerekmektedir. Aksi halde zamanında tahakkuk
ettirilmeyen vergiler ziyaa uğratılmış sayılacaktır.
E- 5811 SAYILI VARLIK BARIŞI KANUNU’NDA ÖNGÖRÜLEN FON HESABI
5811
sayılı Kanunla vergi dışı bırakılmış kazançlarla finanse edilen varlık
edinimlerinin ya da doğrudan nakdi kaynağın işletmeye öz sermaye olarak
konulması ve bu yolla işletmeye intikal ettirilen varlık kaynağının
araştırılmaması öngörülmüştür. İşletme özvarlıklarının güçlendirilmesi
amacıyla işletmelere intikal ettirilen kaynaklar vergi incelemesine konu
edilmeyecek, Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra başlatılan vergi
incelemeleriyle bir tespit yapılsa dahi bu kapsamda işletmeye konulan
kaynak kadarlık matrah kısmı üzerinden (2008 yılı veya önceki yıl
kazancı olarak) herhangi bir tarhiyat yapılmayacaktır.
Türkiye’de
sahip olunan varlıklardan 5811 sayılı Kanun kapsamında bildirilen veya
beyan edilenlerin, yasal defterlere kaydedilmesi zorunlu tutulmuştur.
Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin taşınmazlar dışındaki
varlıklarını, öncelikle banka veya aracı kurumlardaki hesaplara
yatırmaları, bu şekilde varlığı ispatlanan kıymetlerin, bildirilen
tutarlar üzerinden yasal defterlere kaydedilmesi gerekmektedir. Vergi
dairelerine beyan edilen taşınmazlar ise yasal defterlere, vergi
dairelerine beyan edilen değeriyle kayıt edilecektir.
Bilanço
esasına göre defter tutan mükellefler, yasal defterlerine kaydettikleri
bu varlıklar için pasifte özel bir fon hesabı açacaklar, fon hesabı,
sermayenin cüz’ü addolunacak ve beyan tarihinden itibaren altı ay içinde
sermayeye ilave edilecektir. Fon’un beyan tarihinden itibaren altı ay
içerisinde sermayeye ilave edilmemesi halinde Kanun’un 3/5. maddesi
hükmünden yararlanılamayacaktır.
Yurt
dışında sahip olunan varlıklardan 5811 sayılı Kanun kapsamında
bildirilen veya beyan edilenler, istenilmesi halinde defter tutan
mükellefler tarafından, yasal defterlere kaydedilebilecektir. Bilanço
esasına göre defter tutan mükellefler, bu Kanun kapsamında yasal
defterlerine beyan değeri ile kaydettikleri kıymetleri için pasifte özel
fon hesabı açacaklardır. Söz konusu hesap, sermayenin cüz’ü addolunacak
ve sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılamayacaktır. Fon
hesabında tutulan bu tutarlar, işletmenin tasfiyesi veya GVK 81 ile KVK
19 ve 20. maddeleri uyarınca gerçekleşecek devir ve bölünme hallerinde
de vergilendirilmeyecektir.
F- 6111 SAYILI KANUN UYARINCA AÇILACAK KARŞILIK HESAPLARI
6111
sayılı Kanun’un 10. maddesi ile gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerine işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer
almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşları kendilerince veya bağlı
oldukları meslek kuruluşunca tespit edilecek rayiç bedelle vergi
dairelerine bildirmek koşuluyla kayıtlarına intikal ettirme olanağı
tanınmıştır.
Bilanço
esasına göre defter tutan mükelleflerin, bu şekilde aktiflerine
kaydettikleri emtia için ayrı, makine, teçhizat ve demirbaşlar için ayrı
olmak üzere bilanço pasifinde özel karşılık hesabı açmakları
gerekmektedir.
G- GİRİŞİM SERMAYESİ FONU
6322
sayılı Kanun’un 15. maddesiyle VUK’a eklenen 325/A maddesiyle gelir ve
kurumlar vergisi mükelleflerine girişim sermayesi fonu oluşturma imkanı
tanınmış ve bu fonun girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına sermaye
olarak konulması veya girişim sermayesi yatırım fonu paylarının
alınmasında kullanılması öngörülmüştür.
Girişim
sermayesi fonu kurumlar tarafından ilgili dönem kazancından, gelir
vergisi mükellefleri tarafından da beyan edilen gelirden ayrılmaktadır.
Fon tutarı kurum kazancı veya beyan edilen gelirin % 10’unu, öz
sermayenin de % 20’sini aşamayacak, bu iki had birlikte aranacaktır.
Dolayısıyla faaliyet sonucu zarar olan veya beyan edilen gelir
bulunmayan dönemlerde fon ayrılması söz konusu değildir.
Girişim
sermayesi fonu olarak ayrılan tutarların mükelleflerce pasifte geçici
bir hesapta tutulması gerekmektedir. Bu çerçevede, fon hesabına alınma
işleminin, izleyen hesap döneminin başından itibaren kurumlar vergisi
beyannamesinin verildiği tarihe kadar yapılması gerekmektedir.
Ayrılan fon tutarı kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ilgili satırda gösterilmek suretiyle indirim konusu yapılacaktır.
Girişim
sermayesi fonuyla, fonun ayrıldığı yılın sonuna kadar Türkiye’de
kurulmuş veya kurulacak olan ve Sermaye Piyasası Kurulu’nun düzenleme ve
denetimine tabi girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına veya fonlarına
yatırım yapılması gerekmektedir. Söz konusu yatırımın yapılmaması
halinde, indirim konusu yapılan tutar nedeniyle zamanında tahakkuk
ettirilmeyen vergiler, ilgili vergilendirme dönemiyle bağlantı kurulmak
suretiyle tahakkuk ettirilerek, gecikme faizi ile birlikte mükelleften
tahsil edilecektir.
Fonun
ayrıldığı yılın sonuna kadar girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına
veya fonlarına yatırım yapılmakla birlikte, girişim sermayesi fonu
olarak ayrılan tutarların;
- Amacı dışında herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledilmesi,
- İşletmeden çekilmesi,
- Ortaklara dağıtılması,
- Dar mükelleflerce ana merkeze aktarılması,
- Mükelleflerce işin terki,
- İşletmenin tasfiyesi, devredilmesi veya bölünmesi,
-
Girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinin veya
girişim sermayesi yatırım fonu katılma paylarının elden çıkarılmasından
itibaren altı ay içinde aynı amaçla yeniden kullanılmaması
hallerinde,
bu işlemlerin yapıldığı veya sürenin dolduğu dönemde diğer kazançlarla
ilişkilendirilmeksizin vergiye tabi tutulması gerekmektedir. Girişim
sermayesi fonunun her yıl ayrılması mümkündür. İndirim konusu yapılacak
tutarların tespitinde her yıl ayrılan fon tutarları ayrı ayrı dikkate
alınacak, önceki yıllarda ayrılan fon tutarları için tekrar indirim
uygulanmayacaktır. Ancak ayrılan toplam fon tutarı hiç bir şekilde öz
sermayenin % 20’sini aşamayacaktır.
H- GVK’NIN GEÇİCİ 85. MADDESİNDE ÖNGÖRÜLEN FON HESABI
6486
sayılı Kanun’un 13 maddesiyle GVK’ya eklenen geçici 85. madde ile 5811
sayılı Varlık Barışı Kanunu’na benzer bir düzenleme yapılmıştır. Buna
göre; gerçek veya tüzel kişilerce, 15.04.2013 tarihi itibarıyla sahip
olunan ve yurt dışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve
diğer sermaye piyasası araçları ile varlığı kanaat verici bir belgeyle
ispat edilen taşınmazlar, 31.10.2013 tarihine kadar Türk Lirası
cinsinden rayiç bedelle, 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık
Kanunu uyarınca faaliyette bulunan bankalara veya 06.12.2012 tarihli ve
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca faaliyette bulunan aracı
kurumlara bildirilecek ya da vergi dairelerine beyan edilecektir.
Bu
şekilde beyan yada bildirim konusu yapılan kıymetler üzerinden % 2
oranında vergi ödenecek ve bu vergi hiçbir suretle gider yazılmayıp,
başka bir vergiden de mahsup edilemeyecektir.
Öte
yandan bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle hiçbir suretle
vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacak, ancak, diğer
nedenlerle 29.05.2013 tarihinden sonra başlayan 01.01.2013 tarihinden
önceki dönemlere ilişkin vergi incelemeleri ile takdir komisyonu
kararları uyarınca gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönünden
tespit edilen matrah farkından, bu kapsamda beyan edilen tutarlar, bu
tutarlara ilişkin tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi koşuluyla
mahsup edilerek tarhiyat yapılacaktır. İndirimi reddedilen katma değer
vergisine ilişkin mahsup edilecek matrah tutarı, indirimi reddedilen
vergiye esas teşkil eden bedel olacaktır.
Bildirim
ve beyana konu edilen varlıklarla ilgili olarak VUK’un amortismanlara
ilişkin hükümleri uygulanmayacak, bu varlıkların elden çıkarılmasından
doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gider
veya indirim olarak kabul edilmeyecektir.
Bildirildiği
veya beyan edildiği halde, 15.04.2013 tarihi itibarıyla yurt dışında
bulunduğu kanaat verici belge ile tevsik edilemeyen para, döviz, altın,
menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar
dolayısıyla vergi incelmelerine yönelik mahsup imkanından
yararlanılamayacaktır.
Ayrıca
bildirim veya beyan konusu yapılan para, döviz, altın, menkul kıymet ve
diğer sermaye piyasası araçlarının bildirim veya beyanın yapıldığı
tarihi takip eden ay sonuna kadar Türkiye’ye getirilmesi veya
Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer
edilmesi gerekmektedir. Bu kurala uyulmadığı takdirde bu kıymetler
içinde vergi incelemelerindeki mahsup olanağından yararlanılması söz
konusu olmayacaktır.
Bildirim
veya beyan konusu yapılan kıymetler defter tutan mükellefler tarafından
beyan tarihini takip eden ay sonuna kadar kanuni defterlere
kaydedilecektir. Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu
kapsamda kanuni defterlerine kaydettikleri kıymetler için pasifte özel
fon hesabı açacaklar, bu fon hesabı sermayenin cüz’ü addolunacaktır. Söz
konusu fonda kayıtlı tutar sermayeye ilave dışında başka bir amaçla
kullanılamayacak, işletmenin tasfiye edilmesi halinde ise
vergilendirilmeyecektir. Serbest meslek kazanç defteri ile işletme
hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, söz konusu kıymetleri
defterlerinde ayrıca gösterecekler ancak bu varlıklar dönem kazancının
tespitinde dikkate alınmayacaktır.
III- SONUÇ
Vergi
kanunlarımızda, istisna uygulamaları ya da bazı uygulamaları teşvik
amacıyla belirlenen faaliyetlerden doğan kazançların vergilendirmemesi
ya da vergilemenin ertelenmesini öngören hükümlere yer verilmiştir.
Ayrıca 5811, 6111 ve 6486 sayılı Kanunlarda olduğu gibi mükelleflere
zaman zaman kayıt ve vergi dışı kalmış iktisadi kıymetlerini işletme
kayıtlarına intikal ettirme olanağı tanınmaktadır. Ancak bu şekilde
oluşan fonların özel bir hesapta izlenerek işletme bünyesinde kalması
ilgili düzenlemelerde koşul olarak yer almaktadır.
Söz
konusu fonların, anılan tutarlar dönem karının bir unsuru ise 549-Özel
Fonlar Hesabında, oluşan fon sermayenin bir parçası addolunuyorsa
52-Sermaye Yedekleri Hesap Grubunda boş bulunan bir hesapta izlenmesi
gerekmektedir.
* Vergi Başmüfettişi (E. Baş Hesap Uzmanı)
(●) Bu yazı daha önce Yaklaşım Dergisi’nin
2011 yılı Aralık ayı sayısında yayımlanan makalenin, 6322 sayılı
Kanun’un 15. maddesiyle VUK’a eklenen 325/A maddesi ile 6486 sayılı
Kanun’un 13 maddesiyle GVK’ya eklenen geçici 85. madde hükümleri dikkate
alınarak güncellenmiş halidir.
(1) 31.07.2013
tarih ve 28724 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2013/5174 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı ile GVK’nın geçici 85. maddesinin birinci
fıkrasında belirtilen bildirim ve beyan süresi, 31.10.2013 tarihine
kadar (bu tarih dahil) uzatılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder