Yazar: Mustafa ÖZKARA*
Yaklaşım / Kasım 2013 / Sayı: 251
I- GİRİŞ
6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun, amme alacaklarının tahsilini sağlamak ve
bu konuda gerekli tedbirleri almakla görevli tahsil dairelerine oldukça
geniş ve sert yetkiler vermektedir. Hatta Kanun o kadar serttir ki
borçlu, üzerinde bulunan haciz edilebilir değerli malları rızasıyla
teslim etmediği takdirde Kanun’un 80. maddesi hükmü gereği borçlu şahsın
zor kullanımı yoluna gidilebilir. Örneğin amme borçlusu kolundaki
bileziği icra memuruna vermediği takdirde borçlunun kolundaki bilezik
zor kullanmak suretiyle çıkarılıp alınabilir. Ancak 50 yılını devirmiş
olan bu Kanun’daki her hükmün günümüzde bütün şiddetiyle uygulandığını
söylemek mümkün değildir. Artık günümüzde, bilişim teknolojilerinden
yararlanmak suretiyle elektronik haciz (e-Haciz) gibi
yeni koruma yöntemleri tercih edilmektedir. Evet, gerçekten de artık
borçlunun kolundaki bileziğe değil bankada bulunan parasına el
konulmaktadır. Bir başka deyişle, amme alacağını korunurken artık daha “anestezik”
yöntemler tercih edilmektedir. e-Haciz uygulaması yaptırım olarak fiili
haciz müessesesi kadar yıpratıcı olmasa da amme alacağının tahsili
noktasında oldukça etkin sonuçlar vermektedir. Ancak e-Haciz uygulaması
vergi idaresi kadar olmasa da bankalar açısından da önemli bir gelir
kaynağı olmaya başlamıştır. Nitekim e-Haciz uygulaması kapsamında
bankalar borçlu mükelleflerin hesaplarından haczedilen tutarları ilgili
vergi dairesi hesabına aktarırken farklı tutar ve oranlarda komisyon
veya işlem ücreti adı altında kesintiler yapmaktadırlar. Yapılan kesinti
işlemleri tamamen bankaların inisiyatifine göre şekillenmekte olup
uygulama birliği bulunmamaktadır. Söz konusu kesintiler 6183 sayılı
Kanun kapsamında takip masrafı olarak değerlendirilmekte ve borçlu
mükellefin hesabından tahsil edilmektedir. Bir başka deyişle e-Haciz ile
birlikte borçluya bir de B-Haciz (!) (Banka Haczi) yapılmış olmaktadır.
II- KONU İLE İLGİLİ MEVZUAT
A- e-HACİZ UYGULAMASINA İLİŞKİN MEVZUAT
Amme
alacaklarının tahsiline amacına yönelik olarak uygulanan haciz
işlemleri, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un
62 ve müteakip maddelerinde düzenlenmiştir. Üçüncü şahıslardaki menkul
malların, alacak ve
hakların haczi ise aynı Kanun’un 79. maddesine göre yapılmaktadır. Söz
konusu maddenin 5479 sayılı Kanun’un(1) 5. maddesiyle değişen halinde;
“Hamiline
yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş,
ücret, kira vesaire gibi her türlü hakların ve fiilen tutanak düzenlemek
suretiyle haczi kabil olmayan üçüncü şahıslardaki menkul malların
haczi, borçlu veya zilyed olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken
gerçek ve tüzel kişilere, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği
suretiyle yapılır. Tahsil dairesi tarafından tebliğ edilecek haciz
bildirisi ile bundan böyle borcunu ancak tahsil dairesine ödeyebileceği
ve amme borçlusuna yapılacak ödemenin geçerli olmayacağı veya elinde
bulundurduğu menkul malı ancak tahsil dairesine teslim edebileceği ve
malın amme borçlusuna verilmemesi gerektiği, aksi takdirde amme
borçlusuna yapılan ödemeler ile malın bedelini tahsil dairesine ödemek
zorunda kalacağı ve bu maddenin üç, dört ve beşinci fıkra hükümleri
üçüncü şahsa bildirilir. Tahsil dairelerince düzenlenen haciz
bildirileri, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi
vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilir ve bu
tebligatlara elektronik ortamda cevap verilebilir. Elektronik ortamda
yapılacak tebliğe ve cevapların elektronik ortamda verilebilmesine
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
hükümlerine yer verilmiştir.
Söz
konusu usul ve esaslara Seri A ve 1 Sıra No.lu Tahsilat Tebliğ’in 2.
bölümünün II/15 kısmında yer verilmiştir. Bahse konu Tebliğ’de;
“6183
sayılı Kanun’un 79. maddesinde tahsil dairelerince düzenlenen haciz
bildirilerinin, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi
vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilmesine ve
bu tebligatlara elektronik ortamda cevap verilebilmesine imkân verilmiş,
elektronik ortamda yapılacak tebliğe ve cevapların elektronik ortamda
verilebilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemeye Bakanlığımız
yetkili kılınmıştır. Bu hükme istinaden, ayrıca bir düzenleme
yapılıncaya kadar, alacaklı amme idarelerinin Bakanlığımızın (Gelir
İdaresi Başkanlığı’nın) uygun görüşünü de almak suretiyle banka genel
müdürlükleri ve Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş. ile yapacakları anlaşmalar
çerçevesinde, elektronik imza ya da şifre kullanılmak suretiyle haciz
bildirilerinin elektronik ortamda sadece bu kurumlara tebliğ edilmesi ve
elektronik ortamda cevaplarının alınması, elektronik ortamda tebliğ
edilecek haciz bildirilerinde yukarıda belirlenen tutar ile sınırlı
kalınmaması, birden fazla amme borçlusu için tebligat yapılması ve
cevaplarının alınması uygun görülmüştür.”
düzenlemesine yer verilmiştir.
B- BANKALARIN SUNDUKLARI HİZMET KARŞILIĞINDA SAĞLAYABİLECEKLERİ MENFAATLERE İLİŞKİN MEVZUAT
5411
sayılı Bankacılık Kanunu’nun 144. maddesinin ve Bakanlar Kurulu’nun
16.10.2006 tarih ve 2006/11188 sayılı Kararı’nın verdiği yetki
çerçevesinde, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından çıkarılan “2006/1
sayılı Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve
Zarara Katılma Oranları ile Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak
Diğer Menfaatler Hakkında Tebliğ” düzenlemeleri uyarınca bankalar tarafından kullandırılan kredilerde uygulanacak faiz oranları, faiz dışında sağlanacak diğer menfaatler ve tahsil olunacak masrafların (dosya masrafı, istihbarat ücreti, tahsis komisyonu, ekspertiz ücreti, ipotek fek ücreti, rehin ve haciz kaldırma ücreti gibi) niteliklerinin ve sınırlarının serbestçe belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde bahse konu Kanun’un amaçları arasında tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması sayılmakta, “Müşteri Hakları” başlıklı 76. maddesinde ise müşterilerin işlemlere ilişkin “bilgi edinme, sözleşme ve bankacılık hizmetlerinden yararlanma” haklarına ilişkin bazı hususlar düzenlenmektedir.
Söz
konusu hükümler kapsamında, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
(BDDK) tarafından 06.01.2011 tarih ve 2011/1 sayılı Genelge yayınlanmış
olup, söz konusu Genelge uyarınca, bankalar; bireysel müşterilerine
sundukları hizmetler (para aktarma işlemleri, bireysel krediler, kredi
kartları ve banka kartları, mevduat hesapları, ATM kullanımı, kiralık
kasa ücretleri, menkul kıymet işlemleri, çekler ve senetler ile diğer
işlemler) karşılığı tahsil ettikleri masraf, ücret, komisyon gibi her
türlü faiz dışı unsur ve yasal kesintinin yanı sıra bazı bankacılık
ürünleri için faiz oranları bilgilerini BDDK’ya bildirmekte ve söz
konusu bilgiler BDDK tarafından Banka Ürün ve Hizmet Ücretleri Bülteni
ile yayımlanmaktadır(2).
III- e-HACİZ UYGULAMASI VE BANKALARIN KOMİSYON KESİNTİLERİ
Maliye
Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı) tarafından geliştirilen elektronik
haciz (e-Haciz) projesi, anlaşma sağlanan bankalar(3) ve Merkezi Kayıt
Kuruluşu A.Ş. ile yürütülmektedir. Bu proje kapsamında vergi
dairelerince düzenlenen haciz bildirilerinin banka genel merkezlerine,
banka bildirimlerinin vergi dairelerine ve vergi dairesi
değerlendirmelerinin banka genel merkezlerine aktarımı elektronik
ortamda sağlanmaktadır. Elektronik haciz (e-Haciz) projesi ile kamu
alacaklarının süratle tahsili, takip masrafları ile iş yükünün
azaltılması ve zaman tasarrufunun sağlanması amaçlanmaktadır.
2012
yılında Maliye Bakanlığı tarafından; bankalara e-Haciz bildirisi
gönderilen mükellef sayısının hakkında haciz varakası düzenlenmiş olan
toplam mükellef sayısına oranı % 74 olarak gerçekleşmiştir(4).
Bankalara e-haciz bildirisi gönderilen mükellef sayısı
Bankalara e-haciz bildirisi gönderilen mükellef sayısı
Hakkında haciz vakası düzenlenmiş olan toplam mükellef sayısı
Görüldüğü
üzere haciz uygulamalarının dörtte üçü e-Haciz kapsamında bankalar
marifetiyle yapılan haciz işlemleridir. Bu oran 2010 yılında % 51 olarak
gerçekleşmişti(5). Vergi idaresi, uygulayacağı haciz işlemlerinin
neredeyse tamamını (% 90) e-Haciz kapsamında gerçekleştirmeyi
hedeflemektedir(6). Bu bakımdan vergi idaresince e-Haciz uygulamasının
giderek daha yaygın olarak kullanılacağı ve projenin daha da önem
kazanacağı kanaatindeyiz.
e-Haciz
uygulamasında, vergi idaresine borçlu mükelleflerin protokolü imzalayan
bankalar nezdindeki hesaplarına haciz tatbik edilmekte ve haczedilen
tutarlar ilgili banka tarafından mükelleflerin vergi borçlarından mahsup
edilmek üzere ilgili vergi dairesi hesaplarına aktarılmaktadır. Söz
konusu aktarma işlemi elektronik fon transferi (EFT) ile
gerçekleştirilmekte olup protokole katılan bankalar yaptıkları EFT
işlemlerinden farklı tutar ve oranlarda komisyon veya işlem ücreti adı
altında kesinti yapabilmektedir. Yapılan kesintilere ilişkin her hangi
bir düzenlemeye yer verilmemiş olup bankalar arasında bir uygulama
birliği de bulunmamaktadır. Uygulama tamamen bankaların inisiyatifine
göre şekillenmektedir. Yapılan kesintiler alacaklı amme idaresi
açısından takip masrafı olarak değerlendirilmekte ve banka tarafından
borçlu mükellefin hesabından yapılan tahsilata muvafakat edilmektedir.
Evet,
bilindiği üzere bankalar ekonomimizin en hayati kurumlarındandır.
Tasarrufları yatırıma dönüştürmedeki rolleri ekonomik büyümenin temel
dinamiğidir. Kayıt içi ekonomiye katkıları yadsınamaz. Öte yandan
e-Haciz her ne kadar 6183 sayılı Kanun’un vergi idaresine sağladığı
erkten kaynaklanan bir cebri uygulama olsa da bankaların projeye gönüllü
uyumu ve projenin uygulanmasında gösterdikleri işbirliği e-Haciz
uygulamasının kısa zaman zarfında bu denli başarıya ulaşmasına yol
açmıştır. Nitekim birkaç yıl gibi kısa bir zaman zarfında Maliye
Bakanlığı’nın borçlu mükellefler nezdinde yürüttüğü cebri takip
işlemlerinin büyük kısmını e-Haciz oluşturur hale gelmiştir. Öte yandan
bu proje Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) gibi birçok kamu kurumuna da ilham
kaynağı olmuş parafiskal kamu alacaklarının tahsilinde de e-Haciz
projesi başlatılmıştır.
Ancak
Maliye Bakanlığı ile eşgüdüm ve işbirliği içerisinde çalışarak e-Haciz
projesinin başarılı olmasında önemli rolü olan bankalar, borçlu
mükellefler adına haczedilen tutarları ilgili vergi dairesi hesabına
gönderirken işlem ücreti/komisyon adı altında kesintiler
yapabilmektedir. Hatta bazı durumlarda, borçlu mükelleflerin
e-Haciz tatbik edilen hesaplarında yer alan tutarların EFT masrafını
karşılamadığı gerekçesiyle hacze konu tutar ilgili banka tarafından
vergi dairesi hesaplarına aktarılmamakta; bazen de banka tarafından EFT
komisyon kesintisi yapıldıktan sonra vergi dairesine aktarılacak bir
tutar kalmayabilmektedir. Böyle bir durumda, uygulanan haciz
işlemi sonucunda ne amme alacağı tahsil edilebilmekte ne de mükellef
borcunu vergi dairesine ödeyebilmekte, sadece bankaya EFT işleminden
elde ettiği komisyon kârı kalmaktadır.
Tahsil
işlemleri sırasında banka hesaplarında EFT masraflarını
karşılayamayacak veya karşılamakla birlikte arta kalan tutarın çok küçük
olması gibi durumlarda vergi dairesince bankalardan EFT talebinde
bulunulmayarak tahsildar veya icra memuru marifetiyle tahsil işlemleri
bizzat gerçekleştirilmekte, öte yandan ilgili banka şubesinin başka bir
ilde bulunması halinde ise söz konusu şubenin bulunduğu yerdeki vergi
dairesine tahsil işlemleri niyabeten yaptırılmaktadır.
Bankaların
bahse konu kesinti uygulaması karşısında vergi idaresi, vergi
dairelerinde vazifeli memurların hacze konu cüz’i tutarları tahsil etmek
üzere banka şubelerine gönderilmelerini öngörmektedir. Söz konusu
memurların sırf EFT masraflarının yol açtığı mali kaybı gidermek adına
banka şubelerine gönderilmeleri hem işgücü ve zaman kaybına neden
olmakta öte yandan ilgili memurların banka şubelerine intikali için
daire aracının tahsis edilmesi veya toplu taşıma vb. yol masrafında
bulunulması da ekstra maliyete yol açmaktadır. Keza niyabeten takip
işlemleri de daireler arasında kırtasiyeciliğe sebep olduğu gibi
gereksiz işgücü, emek ve zaman kaybına da neden olmaktadır. Hâlbuki bu
durumlar e-Haciz projesinin ihdas edilme amaçlarından işgücü/emek/zaman
kullanımında etkinliğin sağlanması esasına tamamen aykırıdır.
Öte
yandan e-Haciz kapsamındaki EFT işlemlerinden genel itibarıyla bütün
bankalar tarafından komisyon kesintisi yapılmakla birlikte bazı banka
şubelerinin her hangi bir masraf veya komisyon kesintisinde
bulunmadıkları da görülmektedir. Ancak bahse konu durum bankaların genel
müdürlüklerine ait bir politika olmayıp şube nezdinde alınan bir
inisiyatiftir. Zira aynı bankanın farklı bir şubesi EFT işleminden
komisyon kesintisi yapabilmektedir. EFT işlemlerinde yapılan komisyon
kesintilerinde uygulama birliğinin olmaması hem idare hem de mükellefler
açısından olumsuz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim bazı
banka şubeleri nispi olarak fahiş tutarlarda EFT komisyon kesintisi
yapabilmekte, ancak aynı bankanın farklı bir şubesi her hangi bir
kesinti yapmaksızın mükellefin hesabındaki bütün tutarı, mükellefin
vergi borcuna mahsuben ilgili vergi dairesi hesabına intikal
ettirebilmektedir.
Bu
durum EFT işleminden kesinti yapmayan banka şubelerinde hesapları
bulunan borçlu mükellefler ile EFT işleminden kesinti yapan banka
şubelerinde hesapları bulunan borçlu mükellefler arasında farklı
sonuçlara yol açmaktadır. Aynı durumda olan borçlu mükelleflerin farklı
sonuçlarla karşılaşıyor olmaları mükellefler nezdinde adalet duygusunun
zedelenmesine yol açmaktadır. Bahse konu durum vergi idaresinin
belirli bir iradesi doğrultusunda veya bankaların belirli bir politikası
sonucunda oluşmuş değildir. Söz konusu uygulamada vergi
idaresinin bir inisiyatifi olmadığı, kezâ bankaların da genel
müdürlükleri nezdinde bu konuda bir politika ve standartlarının olmadığı
kanaatindeyiz.
Vergi
idaresi ve bankaların koordine olmaları halinde uygulamadaki bahse konu
farklılık ve belirsizlikler protokoler bir zeminde çözüme
kavuşturulabilir.
Öte
yandan, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve TCMB 2006/1 sayılı Tebliğ
düzenlemeleri uyarınca bankalar tarafından tahsil olunacak komisyon,
işlem ücreti gibi masrafların niteliklerinin ve sınırlarının serbestçe
belirleneceği hüküm altına alınmış olsa da bankaların bankacılık
hizmetlerine ilişkin olarak müşterilerden hesap işletim ücreti, masraf,
komisyon ve sair adlar altında talep ettikleri ücretlere ilişkin
sınırlama getiren tâli bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısı ile bahse konu ücretlerde, sözleşme serbestisi ilkesi geçerlidir.
Ancak,
bankacılık hizmetlerine ilişkin olarak hesap işletim ücreti, masraf,
komisyon ve sair adlar altında bankaların talep edebilecekleri
ödemelerde sözleşme serbestisi ilkesinin geçerli olması, bu hususlarda hukuki ve etik olarak hiçbir sınırlandırma olmayacağı anlamına gelmemektedir.
Zira bütün sözleşme ilişkilerinde olduğu gibi bu husustaki sözleşme
hükümleri de, genel hukuk hükümlerine, emredici hukuk kurallarına,
ahlaka ve adaba uygun olmak durumundadır.
Banka
hesaplarına e-Haciz konulan mükelleflerin, hesaplarından aktarılan
tutarlardan yapılan kesintilerde genel ve standart bir tarife
bulunmamakla beraber uygulama bankaların inisiyatifine bırakılmaktadır.
Söz konusu komisyon ve işlem ücreti kesintileri, hem mükellefin borcuna
mahsup edilecek tutarın azalması dolayısı ile mükellef açısından, tahsil
edilecek kamu alacağından kesinti yapılması nedeniyle idare açısından
olumsuz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.
Söz
konusu bankalar tarafından e-Haciz uygulaması kapsamında yapılan para
aktarma işlemlerinde (EFT) komisyon veya işlem ücreti adı altında her
hangi bir masraf kesintisi yapılmaması veya internet/telefon
bankacılığında uygulandığı şekilde “mâkul” bir tarife uygulanması
halinde, hem amme alacağının daha yüksek oranda tahsili sağlanmış olacak
hem de mükellefler vergi idaresine daha yüksek tutarlarda ödeme
imkânına kavuşacaklardır. Zira para transfer işlemi dolayısı
ile yansıtılan komisyon ya da ücret banka tarafından haciz edilen
tutardan mahsup edilmek suretiyle tahsil edilmektedir.
Bankalar,
e-Haciz uygulaması kapsamında vergi idaresine yaptıkları para transferi
işlemlerini ücretsiz olarak gerçekleştirmeleri halinde kamu menfaatine
ve mükellef haklarının korunmasına büyük bir katkı yapmış olacaklardır.
Bankalar, talep ettikleri EFT işlem ücretinden kamu yararına
vazgeçmelerini veya makul bir tarife uygulamalarını bir nevi “sosyal sorumluluk projesi” kapsamında
değerlendirebilirler. Nitekim esas itibarıyla, yapılan para transfer
hizmeti her ne kadar mükellefe yani banka müşterisine sunuluyor gibi
görünse de esasen sunulan hizmet kamu menfaatinedir.
Öte
yandan bankalar, telefon ve internet bankacılığını teşvik kapsamında
EFT işlemlerinden hiç ücret talep etmeyebilmekte veya cüzi maktu
tutarlar talep etmektedirler. e-Haciz uygulaması kapsamında yapılan para
transfer işlemlerini de bankalar bu kapsamda değerlendirebilir ve bu
işlemlerden ücret talep etmeyebilirler. Nitekim e-Haciz kapsamında
yapılan EFT işlemleri de bir nevi internet bankacılığı kapsamında
değerlendirilebilir.
Yine
protokol imzalayan bankalardan bazılarının şubeleri, e-Haciz kapsamında
yaptıkları EFT işlemlerinden komisyon almamaktadır. Görüldüğü üzere EFT
ücreti alıp almama banka şubesinin inisiyatifindedir. Demek ki EFT
masrafı talep edilmemesi mümkün olabilmektedir. Aynı sorumluluk
anlayışının sadece belirli banka şubeleri ile sınırlı kalmayıp genel
müdürlük politikası ile bütün banka şubeleri itibarıyla ülke genelinde
uygulanması sağlanabilir. Bankalardan; vizyonları, misyonları, temel
değerleri ve sosyal sorumluluk anlayışları kapsamında mevcut
ücretlendirme politikalarını yeniden gözden geçirmeleri beklentisi
oluşmuştur. Bu durumda bankalar, e-Haciz kapsamında vergi dairesi
hesaplarına gönderdikleri EFT işlemlerinden ücret/komisyon tahsil
etmeyerek kamu menfaatine ve mükellef haklarının korunmasına büyük bir
katkı yapmış olacaklardır.
IV- SONUÇ
Maliye
Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı) tarafından geliştirilen elektronik
haciz (e-Haciz) projesi, anlaşma sağlanan bankalar ve Merkezi Kayıt
Kuruluşu A.Ş. ile yürütülmektedir.
2012
yılında Maliye Bakanlığı tarafından; bankalara e-Haciz bildirisi
gönderilen mükellef sayısının hakkında haciz varakası düzenlenmiş olan
toplam mükellef sayısına oranı % 74 olarak gerçekleşmiştir(7). Vergi
idaresi, uygulayacağı haciz işlemlerinin neredeyse tamamını (% 90)
e-Haciz kapsamında gerçekleştirmeyi hedeflemektedir(8). Bu bakımdan
vergi idaresince e-Haciz uygulamasının giderek daha yaygın olarak
kullanılacağı ve projenin daha da önem kazanacağı kanaatindeyiz.
Ancak
e-Haciz uygulaması vergi idaresi kadar olmasa da bankalar açısından da
önemli bir gelir kaynağı olmaya başlamıştır. Nitekim e-Haciz uygulaması
kapsamında bankalar borçlu mükelleflerin hesaplarından haczedilen
tutarları ilgili vergi dairesi hesabına aktarırken farklı tutar ve
oranlarda komisyon veya işlem ücreti adı altında kesintiler
yapmaktadırlar. Yapılan kesinti işlemleri tamamen bankaların
inisiyatifine göre şekillenmekte olup herhangi bir uygulama birliği
bulunmamaktadır. Söz konusu kesintiler 6183 sayılı Kanun kapsamında
takip masrafı olarak değerlendirilmekte ve borçlu mükellefin hesabından
tahsil edilmektedir. Bir başka deyişle e-Haciz ile birlikte borçluya bir
de b-haciz (!) (Banka Haczi) yapılmış olmaktadır.
Bankacılık
hizmetlerine ilişkin olarak hesap işletim ücreti, masraf, komisyon ve
sair adlar altında bankaların talep edebilecekleri ödemelerde her ne
kadar sözleşme serbestisi ilkesi geçerli olsa da, e-Haciz uygulaması
kapsamında Maliye Bakanlığı’na yapılan para aktarma işlemlerine (EFT)
komisyon veya işlem ücreti yansıtılarak bahse konu masrafın haczedilen
tutarlardan bankaca mahsup edilmesi; hem mükellefin borcuna mahsup
edilecek tutarın azalması dolayısı ile mükellef açısından, hem de tahsil
edilecek amme alacağından kesinti yapılması nedeniyle vergi idaresi
açısından olumsuz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu
bankalar tarafından e-Haciz uygulaması kapsamında yapılan para aktarma
işlemlerinden (EFT) komisyon veya işlem ücreti adı altında her hangi bir
kesinti yapılmaması veya mâkul bir işlem ücretinin alınması halinde,
hem amme alacağının daha yüksek oranda tahsili sağlanmış olacak hem de
mükellefler vergi idaresine daha yüksek tutarlarda ödeme imkânına
kavuşacaklardır.
Söz
konusu tespit, değerlendirme ve çözüm önerilerinin e-Haciz projesinin
geliştirilmesi aşamalarında dikkate alınarak konunun vergi idaresi ve
bankalar arasında bir protokol zemininde çözüme kavuşturulabileceği
kanaatindeyiz.
* Vergi Müfettişi (E. Maliye Müfettişi)
(1) 08.04.2006 tarih ve 26133 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
(2) Bankacılık Hizmet ve Ürün Ücretleri http://ebulten.bddk.org.tr/TuketiciVerileri/Default.aspx
(3) 01.03.2012 itibariyle protokolde 39 banka yer almaktadır.
(4) Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Faaliyet Raporu, s. 70
(5) Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Faaliyet Raporu, s.74
(6) Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Faaliyet Raporu, s.74
(7) Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Faaliyet Raporu, s. 70
(8) Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Faaliyet Raporu, s. 74
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder