12 Ağustos 2015 Çarşamba

Ev Hizmetlerinde Çalıştırılanların Çalışma Mevzuatı Açısından Değerlendirilmesi

Yazar: Şevket TEZEL*
Yaklaşım / Kasım 2013 / Sayı: 251


I- GİRİŞ
Yaşam standardı yüksek aileler evlerinde temizlik, yemek, bulaşık, ütü, aile bireylerini götürüp getirme gibi hizmetlerde istihdam etmek üzere temizlikçi, hizmetçi, şoför ahçı çalıştırabilmektedir. Bu hizmetler haftanın her günü olabildiği gibi haftanın belirli günlerinde kısmi süreli de olabilmektedir. Kimi aileler ise evdeki hasta bireylerinin kişisel bakımını yürütmek üzere hastabakıcı, hemşire de istihdam edebilmektedirler. Böylesi durumlarda gerek iş mevzuatı ve gerekse sigorta mevzuatı bakımından çeşitli anlaşmazlıklara zemin hazırlayabilmektedir. Üstelik son günlerde SGK’nın bu konudaki duyarlılığı bakışları bu gibi hizmetlerde çalışanlara ilişkin hak ve yükümlülüklere tevcih etmektedir. Konunun iş mevzuatını, sosyal sigortalar mevzuatını ve işsizlik sigortası mevzuatını ilgilendiren yönleri önem arz etmektedir.
II- EV HİZMETLERİNDE ÇALIŞANLARIN İŞ MEVZUATIYLA İLİŞKİSİ
4857 sayılı İş Kanunu’nun(1) 4. maddesine göre ev hizmetlerinde çalışanlar İş Kanunu hükümlerine tabi bulunmamaktadırlar. Bu nedenle işe iade davası, kıdem tazminatı, ihbar süresi ve tazminatı gibi iş hukukuyla ilgili yükümlülükler bunları çalıştıranları bağlamamaktadır. Bununla birlikte iş sözleşmesinin içeriğine göre İş Kanunundan kaynaklanan haklara da rücu imkanı söz konusu olabilmektedir. Nitekim Yüksek Mahkeme bir Kararı’nda(2) “Davacının sözleşme ile çocuk bakıcısı olarak işe başladığı sabittir. 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrasının e bendi uyarınca, “ev hizmetlerinde çalışanlar” hakkında iş kanunu hükümleri uygulanmaz. Ne var ki, taraflar arasında düzenlenen İş Sözleşmesinin 9. maddesinde, bu sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde İş Kanunu hükümlerinin uygulanacağı açıkça belirtilmiştir. Bir başka anlatım ile İş Kanunu’na göndermede bulunulmuştur. Dolayısıyla davacı, İş Kanunu kapsamında düzenlenen kıdem tazminatını talep edebilir. Böyle olunca, mahkemece kıdem tazminatı taleplerinin değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.” şeklindeki Kararı’nda iş sözleşmesinin “Sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde İş Kanunu hükümlerinin uygulanacağının vurgulanması” halinde İş Kanunu’ndan kaynaklanan tazminat haklarının da söz konusu olabileceğine karar vermiştir.
Böyle istisnai bir hükmün bulunmadığı durumlarda İş Kanunu hükümleri değil Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde ihtilaf çözülecek olup hizmetçi ile işvereni arasındaki anlaşmazlıklarda yargı yeri asliye hukuk mahkemeleri olmaktadır. Nitekim yine Yüksek Mahkeme bu konuyu işaret ettiği Kararı’nda(3) “4857 sayılı İş Yasası’nın 4/e maddesi hükmüne göre ev hizmetlerinde çalışanlar iş yasasına tabi değildir. Taraflar arasındaki ilişki Borçlar Kanunu’nun 313 ve devamı maddelerinde (6098 sayılı yeni Türk Borçlar Yasası(4) çerçevesinde ise 393 ve devamı maddelerinde Ş.T.) düzenlenen hizmet akti hükümlerine tabidir. Bu nedenle ve dava olunan miktara göre davaya bakmaya Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. demektedir.
Keza “Ev işlerinde çalışanlar hakkında İş Kanunu hükümleri uygulanmaz. Ev hizmetlerinde aşçı, uşak, temizlikçi gibi işlerde çalışan işçi ile işveren arasındaki davanın İş Mahkemesinde değil, görevli Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesi gerekir. Bu tür ilişkide Borçlar Kanunu uygulanır. Çalışmayan aile bireyini evden alarak alışverişe ve şehir içinde gezmeye götüren şoförün ev hizmeti yaptığı kabul edilmelidir. Evde hastaya bakan hemşire ev hizmeti yapmış sayılmaz. Ev hizmeti yanında ağırlıklı görevi bekçilik olan işçi İş Kanunu kapsamında sayılmalıdır.” hükmünü verdiği diğer bir Kararı’nda(5) da Yargıtay ev hizmetlerinde çalışan hangi unvanların iş kanununa tabi olmasını da tadat etmiştir.
Bu durumda İş Kanunu kapsamında girme yahut girmeme bakımından hizmetçinin evde ne iş yaptığının büyük önemi bulunmaktadır. Yüksek Mahkeme diğer bir içtihadında da “Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Evde hastaya bakan hemşire ve çocuk eğiticisi İş Kanunu kapsamında değerlendirilmelidir. Somut olayda, davacının davalıya ait evde, ev işlerini yaptığı, bunun yanında kendisine bakamayacak durumda olan davalının da kişisel bakımını yerine getirdiği sabittir. Bu durum hizmet tespiti davası ile de belirlenerek kesinleşmiştir. Ancak bir kimsenin Sosyal Güvenlik Kurumu şemsiyesi altında olması, İş Yasası kapsamında olduğu anlamına gelmez. Davacı açıklandığı şekilde İş Yasası kapsamında işçi sayılan bir kimse değildir. Bu nedenlerle iş mahkemesi görevsiz olup mahkemenin görevsizliği nedeni ile dava dilekçesinin reddi gerekir.” hükmünü verdiği kararında bu ayrıma işaret etmekte evde hastaya bakan hemşirenin İş Kanunu kapsamında sayılmakla birlikte aslında görevi ev işlerinin yerine getirilmesi olan ancak boş zamanlarında işvereninin kişisel bakımını yerine getirmesi durumunda İş Kanunu kapsamına girmeyeceğine hükmetmektedir.
Oysa çalışma yaşamına ilişkin diğer mevzuatlarda durum farklı gelişmektedir. Örneğin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na(6) göre ev hizmetlerinde çalışanlar ilke olarak sigortalı sayılmasalar da madde metnine göre “Ücretli ve sürekli olanlar hariç” ayrı tutularak ücret karşılığında ve düzenli olarak çalışan ev hizmetlilerini sigortalı sayılacağını amir bulunmaktadır.
Bu durumda haftanın belirli günlerinde aynı evde aynı ev hizmetleri gören çalışanın bu çalışması sigortalılık kapsamındadır ve sigorta kapsamına alınmamaları halinde bilhassa iş kazası durumunda meydana gelecek zarar işveren için çok daha büyük olacaktır.
Keza işsizlik sigortası mevzuatına göre de ev hizmetlerinde çalışanlar işsizlik sigortası ve ödeneğine tabi bulunmaktadırlar. Zira işsizlik sigortası zorunlu olup 5510 sayılı Kanun kapsamında işe girenler ise işe başladıkları tarihten itibaren sigortalı olurlar. 4447 sayılı Kanun’un 48. maddesine göre 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 8 ve 11. maddelerine göre Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmiş olan işyeri ve sigortalılar İş-Kur’a da bildirilmiş sayılmaktadır.
Sigortalılık anlamında süreklilik tabiri motamot ayda 30 gün yılda 360 gün çalışmayı ifade etmemektedir. Zira çalışma yaşamımız ve mevzuatımızda çağrı üzerine çalışma, kısmi süreli çalışma gibi eksik süreli esnek çalışma yöntemleri bulunmakta, bunlar da zorunlu sigortalılık kapsamı içinde bulunmaktadırlar. Bu anlamda haftada 1 gün 2 gün gibi de olsa düzenli olarak aynı evde hizmet veren hizmetçiler, hatta şoförler ve bahçıvanlar da zorunlu olarak sigortalı olarak bildirilmelidirler.
Bilindiği üzere haftalık 30 saat kadar olan çalışmalar kısmî süreli çalışma olarak nitelenmektedir. İşsizlik ödeneği almak için gerekli şartlardan biri son üç yılda en az 600 gün sigortalı çalışmak olup diğeri de son 120 günü sürekli çalışma şartıdır. Bu iki şartı sağlama bakımından da 6111 sayılı Kanunla tanınan haktan faydalanarak işçi eksik günlerin işçi ve işveren işsizlik ödeneklerini isteğe bağlı olarak tamamlayabilmekte ve işsizlik ödeneğinden yararlanmasını kolaylaştırmaktadır.
Bu nedenle kısmi süreli çalışan hizmetçiler de dahil olmak üzere bahse konu kapsamdakilerin isteğe bağlı sigorta giriş bildirgesini düzenleyerek bağlı bulundukları sosyal güvenlik il müdürlükleri veya merkez müdürlüklerine vermeleri gerekmektedir.
III- EV HİZMETLERİNDE ÇALIŞANLARIN SİGORTA HAKKIYLA İLGİLİ İŞVEREN YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Ev hizmetlerinde çalıştırılanların sigortalılık statüsü 4/1-a (SSK) sigortalılığı olmaktadır. Bu yönüyle daha uygun emeklilik şartlarını sunan sigortalılık türünün 4/1-a sigortalılığı olması, isteğe bağlı SSK sigortalılığının 01.10.2008 tarihinde itibaren kaldırılması, ev hizmetlerinde çalıştırılanlar için konunun önemini artırmaktadır. Bu durum bu tür ev hizmetlerinde işçileri sigortasız olarak çalıştıranlar için de aynı önemi artırmaktadır. Dolayısıyla bu tür işverenlerin vakit geçirmeksizin en azından bundan sonrası için gerekli bildirim ve mükellefiyetleri yerine getirmeye başlamaları gerekmektedir.
Evlerinde hizmetçi çalıştıran ev sahiplerinin bu durumda yapması gereken bildirimler bulunmaktadır.
a- İlgili Sosyal Güvenlik İl/Merkez Müdürlüklerine verilmek üzere “İşyeri Bildirgesi” düzenlemeleri gerekmektedir. İşyeri tescil işleminin süresinde yapılmaması veya geç yapılması halinde bir asgari ücret tutarında (1.021,50 TL) idari para cezası uygulanması gerekmektedir.
b- İşyeri bildirimini müteakiben işçi çalıştırmadan önce ilgili Sosyal Güvenlik İl/Merkez Müdürlüklerine verilmek üzere verilmek üzere bu defa “Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi” düzenlemeleri gerekmektedir. Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi’nin de süresinde e-Sigorta yoluyla gönderilmemesi veya geç gönderilmesi halinde yine bir asgari ücret tutarında (1.021,50 TL) idari para cezası uygulanması gerekmektedir.
c- Her ay cari aya ilişkin olarak düzenleyecekleri asıl, ek veya iptal nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerini, en geç belgenin ilişkin olduğu ayı izleyen ayın 23’üne kadar e-Bildirge yoluyla internet üzerinden SGK’ya gönderilmesi gerekmektedir. ilgili Sosyal Güvenlik İl/Merkez Müdürlüklerine verecekler ve sigortalıların prime esas kazançları üzerinden hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını sigortalıların ücretlerinden keserek, kendi hissesine isabet eden prim tutarlarını da bu tutarlara ekleyerek oluşacak prim miktarını da müteakip eden ayın sonuna kadar ödemeleri gerekmektedir.
Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin bu süre içinde e-Sigorta yoluyla gönderilmemesi veya geç gönderilmesi halinde asgari ücretin beşte biri tutarında (204,30 TL) idari para cezası uygulanmaktadır.
Keza prim ödeme yükümlülüğünün de her ay düzenli olarak yerine getirilmesi gerekmekte olup, ev hizmetlerinde çalıştırılan kişilerin aylık prim ve hizmet belgesi ile beyan edilen ücret ve çalışma gün sayıları üzerinden tahakkuk ettirilen sigorta primi ve işsizlik sigortası primlerinin ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar SGK’nın anlaşmalı olduğu bankalar vasıtasıyla ödenmemesi durumunda veya geç ödenmesi durumunda SGK tarafından primi aslı ile birlikte, gecikme cezası ve gecikme zammı da tahsil edilmektedir. Bu rakamı da asgari ücretli olarak çalışan bir hizmetçi için geçmişe dönük olarak kabaca ayda 450 TL diyebiliriz.
Ev hizmetlerinde çalışan kişilerin evde bulundukları, işlerini yaptıkları veya ev sahibinin direktifiyle herhangi bir görev amacıyla ev dışında bulundukları sırada maruz kalacakları olaylar iş kazası olarak kabul edilmekte olduğundan ev hizmetlerinde çalışan kişilerin iş kazasına maruz kalmaları durumunda, bu müessif olayın “İş Kazası ve Meslek Hastalığı Bildirgesi” ile en geç olayın meydana geldiği tarihi takip eden üç işgünü içinde SGK’ya bildirilmesi gerekmektedir.
IV- EV HİZMETLERİNDE ÇALIŞANLARIN VERGİ MUAFİYETİ VE ÖRNEK BORDROSU
İş Kanunu kapsamında olmasa bile Türk Borçlar Kanunu kapsamında ücrete tabi olan hizmetçiler için asgari ücretten az olamayacak ücretinin hesabında sigorta primlerine tabi bulunmaktadırlar. Buna mukabil, yine özel fertler tarafından evlerde, bahçelerde, apartmanlarda ve ticaret mahalli olmayan sair yerlerde orta hizmetçiliği süt ninelik, dadılık, bahçıvanlık, kapıcılık gibi özel hizmetlerde çalıştırılan hizmetçiler 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 23. maddesine göre gelir vergisinden muaf bulunmaktadır.
Bu durumda asgari ücretle çalışan hizmetçi için örnek bir bordro yapacak olursak;



5510 sayılı Kanun’un 81. maddesinin (ı) bendine göre, Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, Sosyal Güvenlik Kurumu’na prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şartını sağlıyorsa SGK işveren payı % 5’lik teşvik sonucu 158,33 TL olarak ortaya çıkacağından SGK işveren payında 51,07 TL’lik bir düşüş meydana gelecek, bu da işverene maliyeti 1251,34 TL’den 1200,27 TL’ye düşürecektir.
Türkiye’de gerek hizmetçilik, gerek hasta bakıcılığı ve gerekse mürebbiyelik anlamında çok sayıda yabancının çalıştırıldığı bir vakıadır. Yabancıların Türkiye’de sigortalı olmaları mümkün bulunmakta bilakis sigortasız çalıştırılmaları birçok açıdan yasak ve sakıncalı bulunmaktadır. Bu amaçla Türkiye’de çalışacak yabancı işçinin Türkiye gelmeden veya Türkiye’ye geldikten sonra çalışma izni alması mümkün bulunmaktadır.
V- SONUÇ
İş Kanunlarına tabi olsun veya Türk Borçlar Kanunu’na tabi olsun, çalışma hakkı anayasal bir hak olmanın yanında hangi nevinden olursa olsun çalışanlar sigortalı yapılmakla yükümlü bulunmaktadır. Bu yükümlülük bunları çalıştıran işverenlere ait olup, aksi halde büyük miktarda cezalara uğramaları kaçınılmazdır. Ev hizmetlerinde hizmetçi, aşçı veya şoför çalıştıranlar için denetim yetersizliği ölçüsünde bu cezalardan kaçınmak bir yere kadar mümkün ise de hizmet tespit davası hakkının işten ayrıldıktan itibaren beş yıl içinde kullanılabilmesi bu tür ev çalışanları için hak arama yolunu açık tutmaktadır. Bundan dolayı da bu tür hizmetçileri çalıştıranların gerekli bildirimleri bir an önce yapmalarında fayda bulunmaktadır.


*           Sosyal Güvenlik Müşaviri, Gayrimenkul A.Ş. Personel Dairesi Emekli Başuzmanı
(1)         10.06.2003 tarih ve 25134 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
(2)         Yrg. 13. HD.'nin, E. 2010/18332, K. 2011/9574 sayılı Kararı.
(3)         Yrg. 13. HD.'nin, E. 2004/15412, K. 2005/597 sayılı Kararı.
(4)         04.02.2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
(5)         Yrg. 9. HD.'nin, E. 2009/20489, K. 2009/16455 sayılı Kararı.
(6)         16.06.2006 tarih ve 26200 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder