Yazar: Şevket TEZEL*
Yaklaşım / Kasım 2013 / Sayı: 251
I- GİRİŞ
Yaşam
standardı yüksek aileler evlerinde temizlik, yemek, bulaşık, ütü, aile
bireylerini götürüp getirme gibi hizmetlerde istihdam etmek üzere
temizlikçi, hizmetçi, şoför ahçı çalıştırabilmektedir. Bu hizmetler
haftanın her günü olabildiği gibi haftanın belirli günlerinde kısmi
süreli de olabilmektedir. Kimi aileler ise evdeki hasta bireylerinin
kişisel bakımını yürütmek üzere hastabakıcı, hemşire de istihdam
edebilmektedirler. Böylesi durumlarda gerek iş mevzuatı ve gerekse
sigorta mevzuatı bakımından çeşitli anlaşmazlıklara zemin
hazırlayabilmektedir. Üstelik son günlerde SGK’nın bu konudaki
duyarlılığı bakışları bu gibi hizmetlerde çalışanlara ilişkin hak ve
yükümlülüklere tevcih etmektedir. Konunun iş mevzuatını, sosyal
sigortalar mevzuatını ve işsizlik sigortası mevzuatını ilgilendiren
yönleri önem arz etmektedir.
II- EV HİZMETLERİNDE ÇALIŞANLARIN İŞ MEVZUATIYLA İLİŞKİSİ
4857
sayılı İş Kanunu’nun(1) 4. maddesine göre ev hizmetlerinde çalışanlar
İş Kanunu hükümlerine tabi bulunmamaktadırlar. Bu nedenle işe iade
davası, kıdem tazminatı, ihbar süresi ve tazminatı gibi iş hukukuyla
ilgili yükümlülükler bunları çalıştıranları bağlamamaktadır. Bununla
birlikte iş sözleşmesinin içeriğine göre İş Kanunundan kaynaklanan
haklara da rücu imkanı söz konusu olabilmektedir. Nitekim Yüksek Mahkeme
bir Kararı’nda(2) “Davacının sözleşme ile çocuk bakıcısı olarak
işe başladığı sabittir. 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 4. maddesinin 1.
fıkrasının e bendi uyarınca, “ev hizmetlerinde çalışanlar” hakkında iş
kanunu hükümleri uygulanmaz. Ne var ki, taraflar arasında düzenlenen İş
Sözleşmesinin 9. maddesinde, bu sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde İş
Kanunu hükümlerinin uygulanacağı açıkça belirtilmiştir. Bir başka
anlatım ile İş Kanunu’na göndermede bulunulmuştur. Dolayısıyla davacı,
İş Kanunu kapsamında düzenlenen kıdem tazminatını talep edebilir. Böyle
olunca, mahkemece kıdem tazminatı taleplerinin değerlendirilmesi ve
hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.” şeklindeki Kararı’nda iş sözleşmesinin “Sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde İş Kanunu hükümlerinin uygulanacağının vurgulanması” halinde İş Kanunu’ndan kaynaklanan tazminat haklarının da söz konusu olabileceğine karar vermiştir.
Böyle
istisnai bir hükmün bulunmadığı durumlarda İş Kanunu hükümleri değil
Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde ihtilaf çözülecek olup hizmetçi
ile işvereni arasındaki anlaşmazlıklarda yargı yeri asliye hukuk
mahkemeleri olmaktadır. Nitekim yine Yüksek Mahkeme bu konuyu işaret
ettiği Kararı’nda(3) “4857 sayılı İş Yasası’nın 4/e maddesi
hükmüne göre ev hizmetlerinde çalışanlar iş yasasına tabi değildir.
Taraflar arasındaki ilişki Borçlar Kanunu’nun 313 ve devamı maddelerinde
(6098 sayılı yeni Türk Borçlar Yasası(4) çerçevesinde
ise 393 ve devamı maddelerinde Ş.T.) düzenlenen hizmet akti hükümlerine
tabidir. Bu nedenle ve dava olunan miktara göre davaya bakmaya Asliye
Hukuk Mahkemesi görevlidir.” demektedir.
Keza “Ev
işlerinde çalışanlar hakkında İş Kanunu hükümleri uygulanmaz. Ev
hizmetlerinde aşçı, uşak, temizlikçi gibi işlerde çalışan işçi ile
işveren arasındaki davanın İş Mahkemesinde değil, görevli Hukuk
Mahkemesinde çözümlenmesi gerekir. Bu tür ilişkide Borçlar Kanunu
uygulanır. Çalışmayan aile bireyini evden alarak alışverişe ve şehir
içinde gezmeye götüren şoförün ev hizmeti yaptığı kabul edilmelidir.
Evde hastaya bakan hemşire ev hizmeti yapmış sayılmaz. Ev hizmeti
yanında ağırlıklı görevi bekçilik olan işçi İş Kanunu kapsamında
sayılmalıdır.” hükmünü verdiği diğer bir Kararı’nda(5) da
Yargıtay ev hizmetlerinde çalışan hangi unvanların iş kanununa tabi
olmasını da tadat etmiştir.
Bu
durumda İş Kanunu kapsamında girme yahut girmeme bakımından hizmetçinin
evde ne iş yaptığının büyük önemi bulunmaktadır. Yüksek Mahkeme diğer
bir içtihadında da “Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin
ücreti, ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Evde
hastaya bakan hemşire ve çocuk eğiticisi İş Kanunu kapsamında
değerlendirilmelidir. Somut olayda, davacının davalıya ait evde, ev
işlerini yaptığı, bunun yanında kendisine bakamayacak durumda olan
davalının da kişisel bakımını yerine getirdiği sabittir. Bu durum hizmet
tespiti davası ile de belirlenerek kesinleşmiştir. Ancak bir kimsenin
Sosyal Güvenlik Kurumu şemsiyesi altında olması, İş Yasası kapsamında
olduğu anlamına gelmez. Davacı açıklandığı şekilde İş Yasası kapsamında
işçi sayılan bir kimse değildir. Bu nedenlerle iş mahkemesi görevsiz
olup mahkemenin görevsizliği nedeni ile dava dilekçesinin reddi
gerekir.” hükmünü verdiği kararında bu ayrıma işaret
etmekte evde hastaya bakan hemşirenin İş Kanunu kapsamında sayılmakla
birlikte aslında görevi ev işlerinin yerine getirilmesi olan ancak boş
zamanlarında işvereninin kişisel bakımını yerine getirmesi durumunda İş
Kanunu kapsamına girmeyeceğine hükmetmektedir.
Oysa
çalışma yaşamına ilişkin diğer mevzuatlarda durum farklı gelişmektedir.
Örneğin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu’na(6) göre ev hizmetlerinde çalışanlar ilke olarak sigortalı
sayılmasalar da madde metnine göre “Ücretli ve sürekli olanlar hariç” ayrı tutularak ücret karşılığında ve düzenli olarak çalışan ev hizmetlilerini sigortalı sayılacağını amir bulunmaktadır.
Bu
durumda haftanın belirli günlerinde aynı evde aynı ev hizmetleri gören
çalışanın bu çalışması sigortalılık kapsamındadır ve sigorta kapsamına
alınmamaları halinde bilhassa iş kazası durumunda meydana gelecek zarar
işveren için çok daha büyük olacaktır.
Keza
işsizlik sigortası mevzuatına göre de ev hizmetlerinde çalışanlar
işsizlik sigortası ve ödeneğine tabi bulunmaktadırlar. Zira işsizlik
sigortası zorunlu olup 5510 sayılı Kanun kapsamında işe girenler ise işe
başladıkları tarihten itibaren sigortalı olurlar. 4447 sayılı Kanun’un
48. maddesine göre 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu’nun 8 ve 11. maddelerine göre Sosyal Güvenlik Kurumu’na
bildirilmiş olan işyeri ve sigortalılar İş-Kur’a da bildirilmiş
sayılmaktadır.
Sigortalılık
anlamında süreklilik tabiri motamot ayda 30 gün yılda 360 gün çalışmayı
ifade etmemektedir. Zira çalışma yaşamımız ve mevzuatımızda çağrı
üzerine çalışma, kısmi süreli çalışma gibi eksik süreli esnek çalışma
yöntemleri bulunmakta, bunlar da zorunlu sigortalılık kapsamı içinde
bulunmaktadırlar. Bu anlamda haftada 1 gün 2 gün gibi de olsa düzenli
olarak aynı evde hizmet veren hizmetçiler, hatta şoförler ve bahçıvanlar
da zorunlu olarak sigortalı olarak bildirilmelidirler.
Bilindiği
üzere haftalık 30 saat kadar olan çalışmalar kısmî süreli çalışma
olarak nitelenmektedir. İşsizlik ödeneği almak için gerekli şartlardan
biri son üç yılda en az 600 gün sigortalı çalışmak olup diğeri de son
120 günü sürekli çalışma şartıdır. Bu iki şartı sağlama bakımından da
6111 sayılı Kanunla tanınan haktan faydalanarak işçi eksik günlerin işçi
ve işveren işsizlik ödeneklerini isteğe bağlı olarak tamamlayabilmekte
ve işsizlik ödeneğinden yararlanmasını kolaylaştırmaktadır.
Bu
nedenle kısmi süreli çalışan hizmetçiler de dahil olmak üzere bahse
konu kapsamdakilerin isteğe bağlı sigorta giriş bildirgesini
düzenleyerek bağlı bulundukları sosyal güvenlik il müdürlükleri veya
merkez müdürlüklerine vermeleri gerekmektedir.
III- EV HİZMETLERİNDE ÇALIŞANLARIN SİGORTA HAKKIYLA İLGİLİ İŞVEREN YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Ev
hizmetlerinde çalıştırılanların sigortalılık statüsü 4/1-a (SSK)
sigortalılığı olmaktadır. Bu yönüyle daha uygun emeklilik şartlarını
sunan sigortalılık türünün 4/1-a sigortalılığı olması, isteğe bağlı SSK
sigortalılığının 01.10.2008 tarihinde itibaren kaldırılması, ev
hizmetlerinde çalıştırılanlar için konunun önemini artırmaktadır. Bu
durum bu tür ev hizmetlerinde işçileri sigortasız olarak çalıştıranlar
için de aynı önemi artırmaktadır. Dolayısıyla bu tür işverenlerin vakit
geçirmeksizin en azından bundan sonrası için gerekli bildirim ve
mükellefiyetleri yerine getirmeye başlamaları gerekmektedir.
Evlerinde hizmetçi çalıştıran ev sahiplerinin bu durumda yapması gereken bildirimler bulunmaktadır.
a- İlgili Sosyal Güvenlik İl/Merkez Müdürlüklerine verilmek üzere “İşyeri Bildirgesi”
düzenlemeleri gerekmektedir. İşyeri tescil işleminin süresinde
yapılmaması veya geç yapılması halinde bir asgari ücret tutarında
(1.021,50 TL) idari para cezası uygulanması gerekmektedir.
b-
İşyeri bildirimini müteakiben işçi çalıştırmadan önce ilgili Sosyal
Güvenlik İl/Merkez Müdürlüklerine verilmek üzere verilmek üzere bu defa “Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi” düzenlemeleri
gerekmektedir. Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi’nin de süresinde
e-Sigorta yoluyla gönderilmemesi veya geç gönderilmesi halinde yine bir
asgari ücret tutarında (1.021,50 TL) idari para cezası uygulanması
gerekmektedir.
c-
Her ay cari aya ilişkin olarak düzenleyecekleri asıl, ek veya iptal
nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerini, en geç belgenin ilişkin
olduğu ayı izleyen ayın 23’üne kadar e-Bildirge yoluyla internet
üzerinden SGK’ya gönderilmesi gerekmektedir. ilgili Sosyal Güvenlik
İl/Merkez Müdürlüklerine verecekler ve sigortalıların prime esas
kazançları üzerinden hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını
sigortalıların ücretlerinden keserek, kendi hissesine isabet eden prim
tutarlarını da bu tutarlara ekleyerek oluşacak prim miktarını da
müteakip eden ayın sonuna kadar ödemeleri gerekmektedir.
Aylık
Prim ve Hizmet Belgesinin bu süre içinde e-Sigorta yoluyla
gönderilmemesi veya geç gönderilmesi halinde asgari ücretin beşte biri
tutarında (204,30 TL) idari para cezası uygulanmaktadır.
Keza
prim ödeme yükümlülüğünün de her ay düzenli olarak yerine getirilmesi
gerekmekte olup, ev hizmetlerinde çalıştırılan kişilerin aylık prim ve
hizmet belgesi ile beyan edilen ücret ve çalışma gün sayıları üzerinden
tahakkuk ettirilen sigorta primi ve işsizlik sigortası primlerinin ait
olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar SGK’nın anlaşmalı olduğu
bankalar vasıtasıyla ödenmemesi durumunda veya geç ödenmesi durumunda
SGK tarafından primi aslı ile birlikte, gecikme cezası ve gecikme zammı
da tahsil edilmektedir. Bu rakamı da asgari ücretli olarak çalışan bir
hizmetçi için geçmişe dönük olarak kabaca ayda 450 TL diyebiliriz.
Ev
hizmetlerinde çalışan kişilerin evde bulundukları, işlerini yaptıkları
veya ev sahibinin direktifiyle herhangi bir görev amacıyla ev dışında
bulundukları sırada maruz kalacakları olaylar iş kazası olarak kabul
edilmekte olduğundan ev hizmetlerinde çalışan kişilerin iş kazasına
maruz kalmaları durumunda, bu müessif olayın “İş Kazası ve Meslek Hastalığı Bildirgesi” ile en geç olayın meydana geldiği tarihi takip eden üç işgünü içinde SGK’ya bildirilmesi gerekmektedir.
IV- EV HİZMETLERİNDE ÇALIŞANLARIN VERGİ MUAFİYETİ VE ÖRNEK BORDROSU
İş
Kanunu kapsamında olmasa bile Türk Borçlar Kanunu kapsamında ücrete
tabi olan hizmetçiler için asgari ücretten az olamayacak ücretinin
hesabında sigorta primlerine tabi bulunmaktadırlar. Buna mukabil, yine
özel fertler tarafından evlerde, bahçelerde, apartmanlarda ve ticaret
mahalli olmayan sair yerlerde orta hizmetçiliği süt ninelik, dadılık,
bahçıvanlık, kapıcılık gibi özel hizmetlerde çalıştırılan hizmetçiler
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 23. maddesine göre gelir vergisinden
muaf bulunmaktadır.
Bu durumda asgari ücretle çalışan hizmetçi için örnek bir bordro yapacak olursak;
5510 sayılı Kanun’un 81. maddesinin (ı) bendine göre, “Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, Sosyal Güvenlik Kurumu’na prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması” şartını sağlıyorsa SGK işveren payı % 5’lik teşvik sonucu 158,33 TL olarak ortaya çıkacağından SGK işveren payında 51,07 TL’lik bir düşüş meydana gelecek, bu da işverene maliyeti 1251,34 TL’den 1200,27 TL’ye düşürecektir.
Türkiye’de
gerek hizmetçilik, gerek hasta bakıcılığı ve gerekse mürebbiyelik
anlamında çok sayıda yabancının çalıştırıldığı bir vakıadır.
Yabancıların Türkiye’de sigortalı olmaları mümkün bulunmakta bilakis
sigortasız çalıştırılmaları birçok açıdan yasak ve sakıncalı
bulunmaktadır. Bu amaçla Türkiye’de çalışacak yabancı işçinin Türkiye
gelmeden veya Türkiye’ye geldikten sonra çalışma izni alması mümkün
bulunmaktadır.
V- SONUÇ
İş
Kanunlarına tabi olsun veya Türk Borçlar Kanunu’na tabi olsun, çalışma
hakkı anayasal bir hak olmanın yanında hangi nevinden olursa olsun
çalışanlar sigortalı yapılmakla yükümlü bulunmaktadır. Bu yükümlülük
bunları çalıştıran işverenlere ait olup, aksi halde büyük miktarda
cezalara uğramaları kaçınılmazdır. Ev hizmetlerinde hizmetçi, aşçı veya
şoför çalıştıranlar için denetim yetersizliği ölçüsünde bu cezalardan
kaçınmak bir yere kadar mümkün ise de hizmet tespit davası hakkının
işten ayrıldıktan itibaren beş yıl içinde kullanılabilmesi bu tür ev
çalışanları için hak arama yolunu açık tutmaktadır. Bundan dolayı da bu
tür hizmetçileri çalıştıranların gerekli bildirimleri bir an önce
yapmalarında fayda bulunmaktadır.
* Sosyal Güvenlik Müşaviri, Gayrimenkul A.Ş. Personel Dairesi Emekli Başuzmanı
(1) 10.06.2003 tarih ve 25134 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
(2) Yrg. 13. HD.'nin, E. 2010/18332, K. 2011/9574 sayılı Kararı.
(3) Yrg. 13. HD.'nin, E. 2004/15412, K. 2005/597 sayılı Kararı.
(4) 04.02.2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
(5) Yrg. 9. HD.'nin, E. 2009/20489, K. 2009/16455 sayılı Kararı.
(6) 16.06.2006 tarih ve 26200 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder