12 Ağustos 2015 Çarşamba

Haciz veya İhtiyati Haciz Uygulamaları İle İlgili Davalarda Verilen Kararlar Hakkında İdarece İşlem Tesisi İçin Kararın Kesinleşmesinin Beklenmesi Koşulunun Anayasa’ya Aykırılığı Nedeniyle İptali

Yazar: Tahir ERDEM*
Yaklaşım / Kasım 2013 / Sayı: 251


I- GİRİŞ
Bilindiği üzere, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun(1) 28. maddesinde Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının sonuçları ve bunlara ilişkin olarak yapılması gereken işlemler düzenlenmiştir. Bu kapsamda, genel kural olarak, kararların icaplarına göre idarenin, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu ve bu sürenin hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemeyeceği hükme bağlanmıştır. Ancak, bu genel kuralın istisnası olarak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilmesi öngörülmüştür.
Bu kapsamda, amme alacağının cebri yollarla takip ve tahsilinde en önemli aşamaları teşkil eden haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları yönünden kamu yararı gözetilerek nihai işlemlerin uyuşmazlığa ilişkin kararın kesinleşmesine kadar geciktirilmesi ve bu sayede amme alacağının tahsilinin imkansız hale getirilmesinin engellenmesi amaçlanmıştır. Ancak, bu hükme ilişkin olarak İstanbul 5. Vergi Mahkemesi tarafından görülmekte olan bir uyuşmazlıkta, söz konusu hükmün Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne itiraz yoluyla başvurulmuştur.
Anayasa Mahkemesi 2012/107 Esas sayılı dosyada görüştüğü başvuruya ilişkin olarak, 2577 sayılı Kanun’un 28. maddesinin 1. fıkrasının “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.” biçimindeki son cümlesini Anayasa’ya aykırı bularak iptaline karar verdiğini kamuoyuna duyurmuştur(2).
Bu çalışmamızda, Anayasa Mahkemesi’nin konuya ilişkin duyurusu kapsamında iptal hükmünün muhtemel etkileri üzerinde durulacaktır.
II- İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU HÜKMÜ
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kararların Sonuçları” kenar başlıklı 28. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.
Söz konusu düzenlemenin konumuzu teşkil eden son cümlesinin 1982 yılında yasalaşan orijinal hali, “Ancak, haciz veya ihtiyatî haciz uygulamaları ile ilgili vergi davalarında vergi mahkemelerince verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.” şeklinde iken, 4001 sayılı Kanun’un(3) 13. maddesiyle mevcut yapısına kavuşturulmuştur. 4001 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin gerekçesi ise 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un(4), sadece vergi davalarında uygulanmayıp idarî davalarda da uygulandığından, bekleme koşulunu vergi mahkemelerinde verilen kararlarla sınırlayan hükümden bu kısıtlamanın kaldırılmasının amaçlandığı belirtilmiştir(5). Bu suretle 4001 sayılı Kanun’un 13. maddesiyle yapılan değişiklikle İYUK’un 28. maddesinin ilk fıkrasının son cümlesi idare ve vergi mahkemelerinin kararlarında uygulanabilecek hale getirilmiş, dolayısıyla, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilmesine imkân tanınmıştır.
III- ANAYASA MAHKEMESİ’NİN İPTAL KARARI
İstanbul 5. Vergi Mahkemesi tarafından görülmekte olan bir uyuşmazlıkta uygulanacak kural olarak İYUK’un 28. maddesinin ilk fıkrasının son cümlesindeki hükmün Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne itiraz yoluyla başvurulmuştur.
Anayasa Mahkemesi 2012/107 Esas sayılı dosyada görüştüğü başvuruya ilişkin olarak, 2577 sayılı Kanun’un 28. maddesinin 1. fıkrasının “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.” biçimindeki son cümlesini Anayasa’ya aykırı bularak iptaline karar verdiğini kamuoyuna duyurmuştur.
Henüz gerekçeli karar Resmi Gazete’de yayımlanmamış olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesi tarafından itiraz konusu hükmün Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiği kamuoyuna açıklanmıştır.
Dolayısıyla, 2577 sayılı Kanun’un itiraz konusu hükmünde haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edileceği yönündeki istisnai kuralın uygulanma imkânı tartışmalı hale gelmiştir. Diğer bir ifadeyle, istisnai hükmün iptaliyle birlikte haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında idarece işlem tesis edilmesi için kararın kesinleşmesi beklenmeyecek olup genel kurala göre işlem yapılması gerekecektir. Bu kapsamda, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin verilen kararların icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, bu noktada, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının hangi tarihten itibaren geçerli ve etkili olacağı önem arz etmektedir.
Anayasamızın 153/1. maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz. Ayrıca, iptal edilen Kanun veya kanun hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Ancak, gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez (Anayasa md. 153/3).
Anayasa koyucu, Anayasa’nın 153. maddesinde ihdas ettiği hükümle, esasen Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının hukuk düzenindeki etkisi bakımından bir belirlilik sağlamıştır. Konunun hassasiyetinden dolayı ve iptal kararının hukuk düzeni üzerindeki etkisini de dikkate alarak, Anayasa koyucu iptal kararlarının ancak gerekçeli olarak açıklanmalarını öngörmüştür. Bununla birlikte, bu açıklamanın da şekil olarak kanunların tabi olduğu yönteme uygun biçimde gerçekleştirilmesi yani iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi esası benimsenmiştir.
Bunun önemi, hukuk düzeninin ve pozitif hukuk sisteminin korunmasıdır. Bu noktada, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararını Resmi Gazete’de gerekçeli olarak yayımlanmasından önce duyurması kaçınılmaz olarak hukuk düzeni üzerinde fiilen etki yaratacaktır. Hukuken Resmi Gazete’de yayımlanma süreciyle başlaması gereken iptal etkisi fiilen iptal kararının duyurulması tarihine çekilecektir. Üzerinde durduğumuz son örnekte 11.07.2013 tarihinde 10.07.2013 tarihli Anayasa Mahkemesi toplantı sonuçları açıklanarak iptal kararlarının duyurulmasıyla birlikte henüz gerekçeli karar Resmi Gazete’de yayımlanmadan bu iptal kararlarının hukuk düzeninde etki yaratması sağlanmıştır.
Nitekim, Anayasamızın, “XI. Anayasa’nın Bağlayıcılığı ve Üstünlüğü” kenar başlıklı 11. maddesi uyarınca, Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Bu hüküm kapsamında, ihtilaf konusu edilen işlemlere ilişkin yargılama sürecinde Anayasa’ya aykırılığı Anayasa Mahkemesi tarafından duyurulmuş olan bir hükmün uygulanması “hukukun üstünlüğü” ve “hâkimin hukuka bağlılığı” ile çelişen bir durum olarak algılanacaktır. Ayrıca, Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü sadece mahkemeleri bağlayan bir kural olmayıp bunun ötesinde yürütme ve idare makamları da kapsamaktadır. Dolayısıyla, Anayasa’ya aykırılığı Anayasa Mahkemesi tarafından açıklanmış olan bir hükmün uygulanması “hukuk devleti” ilkesiyle bağdaşmayacaktır.
Diğer yandan, pozitif hukukun kaynakları açısından konuya bakıldığında ise henüz Anayasa’nın 153. maddesine ve belirlenen prosedüre uygun olarak gerekçesiyle birlikte Resmi Gazete’de yayımlanmak suretiyle açıklanmış bir iptal kararı olmaksızın Anayasa Mahkemesi’nin duyurusu fiili etkilerine rağmen istikrar ve belirlilik açısından sorgulanmaya açıktır. İptal kararının gerekçesiyle birlikte Resmi Gazete’de yayımlanmak suretiyle geçerlik kazanmasına yönelik açık anayasal kurala rağmen bu aşamadan önce kamuoyuna duyurulmasının hukuk düzeninin istikrarı bakımından sakınca doğuracağı anlaşılmaktadır.
IV- SONUÇ
Anayasa Mahkemesi, itiraz yoluyla yapılan başvuru üzerine 2577 sayılı Kanun’un 28. maddesinin 1. fıkrasının “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.” biçimindeki son cümlesini 10.07.2013 tarihli toplantısında esastan inceleyerek Anayasa’ya aykırı bulduğunu ve iptaline karar verdiğini 11.07.2013 tarihinde kamuoyuna duyurmuştur. Henüz gerekçeli karar Resmi Gazete’de yayımlanmamış olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesi tarafından itiraz konusu hükmün Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin açıklanmış olması hukuk düzeninde kaçınılmaz etkilerde bulunacaktır.
İptal kararının duyurulmasıyla birlikte, 2577 sayılı Kanun’un 28. maddesindeki haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edileceği yönündeki istisnai kuralın uygulanma imkânı tartışmalı hale gelmiştir. Anayasa’ya aykırılığı Anayasa Mahkemesi tarafından iptal kararıyla tescillenen bir hükmün uygulanması “hukuk devleti”, “hukukun üstünlüğü” ve “idarenin ve hâkimin hukuka bağlılığı” ile bağdaşmayacaktır.


*           Dr., Vergi Başmüfettişi
(1)         20.01.1982 tarih ve 17580 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
(2)         http://www.anayasa.gov.tr/Gundem/Detay/500/
(3)         18.06.1994 tarih ve 21964 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
(4)         28.07.1953 tarih ve 8469 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
(5)         http://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d19/c062/tbmm19062115ss0409.pdf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder