Yazar: Hamit TİRYAKİ*
E-Yaklaşım / Kasım 2013 / Sayı: 251
I- GİRİŞ
Önceki
İş Kanunu olan 1475 sayılı İş Kanunu’nda çalışma koşullarında esaslı
değişiklik kavramı özel olarak düzenlenmemiş, ancak işverenin çalışma
koşullarında esaslı değişiklik yapması halinde, işçiye iş sözleşmesini
haklı nedenle fesih imkanı tanınmıştı. 4857 sayılı İş Kanunu ise çalışma
koşullarında esaslı değişiklik olması durumunu 22. maddesi ile özel
olarak düzenlemiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesine göre “işveren,
iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel
yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan
çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı
olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan
ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen
değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde
kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya
fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak
ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir...
Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman
değiştirebilir. Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak
yürürlüğe konulamaz.”
Madde
görüldüğü gibi çalışma koşullarını ikiye ayırmakta ve bir kısmına
esaslı çalışma koşulu diğer kısmına ise esaslı olmayan çalışma koşulu
denmektedir. Düzenlemede bu kavramın içeriği doldurulmamıştır. Neler
çalışma koşullarında esaslı değişiklik kapsamında olacaktır ya da bir
değişikliğin esaslı olup olmadığının ölçütü nedir? Makalemde bu sorunun
cevabını ortaya koymaya çalışacağım.
II- ÇALIŞMA ŞARTLARINDAKİ ESASLI DEĞİŞİKLİĞİN KRİTERİ
İş
hukukunun en tartışmalı alanlarından biri çalışma koşullarının tespiti
ile bu koşulların uygulanması, değişiklik yapılması, en nihayet işçinin
kabulüne bağlı olmayan değişiklik ile işverenin yönetim hakkı arasındaki
ince çizginin ortaya konulmasıdır. İş hukuku, işçi hakları yönünden
sürekli ileriye yönelik gelişimci bir karaktere sahiptir. Bu anlayıştan
hareket edildiğinde, işçinin haklarının iş ilişkisinin devamı sırasında
daha ileriye götürülmesi, iş hukukunun temel amaçları arasındadır.
Çalışma koşulları bakımından geriye gidişin işçinin rızası hilafına
yapılmaması gerekir. İş ilişkisinden kaynaklanan ve işin yerine
getirilmesinde tabi olunan hak ve borçların tümü, “çalışma koşulları” olarak değerlendirilmelidir[1]. İşçi için çalışma koşulları son derece önemli bir belirleyicidir.
Genel
anlamda çalışma koşulları iş görme ediminin ifa edileceği, iş
ilişkisinin tabi olduğu tüm koşulları ifade eder. İşin ifa yeri, ifa
zamanı, ücret, çalışma süreleri, yıllık ücretli izin süreleri gibi işin
ifa sürecine ilişkin hususlar çalışma koşullarını oluştururlar[2].
Çalışma koşullarının hukuki temelleri; Anayasa, yasa hükümleri, toplu
iş sözleşmesi ve işverenin yönetim hakkıdır. Taraflar yapacakları
değişiklik sözleşmesi ile emredici yasa hükümlerine ve toplu iş
sözleşmesi hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla çalışma koşullarında
değişiklik gerçekleştirebilirler[3]. Ancak çalışma koşullarındaki değişiklikler geçmişe etki edemezler.
İş
sözleşmesinin esaslı unsurları olan işçinin iş görme borcu ile bunun
karşılığında işverenin ücret ödeme borcu, çalışma koşullarının en
önemlileridir. Bundan başka, işin nerede ve ne zaman görüleceği,
işyerindeki çalışma süreleri, yıllık izin süreleri, ödenecek ücretin
ekleri, ara dinlenmesi, evlenme, doğum, öğrenim, gıda, maluliyet ve ölüm
yardımı gibi sosyal yardımlar da çalışma koşulları arasında yerini
alır. İşçiye özel sağlık sigortası yapılması ya da işverence primleri
ödenmek kaydıyla bireysel emeklilik sistemine dahil edilmesi de çalışma
koşulları kavramına dahildir[4].
A- ESASLI OLMAYAN DEĞİŞİKTEKİ YETKİ
Çalışma
şartlarında esaslı olmayan değişikliği yapma yetkisi işverendedir.
İşveren yönetim yetkisi kapsamında ve bu yetkisini iyiniyet sınırları
içinde kullandığında esaslı olmayan her değişikliği tek taraflı olarak
yapıp uygulamaya koyabilir.
Esaslı
olmayan değişikliklerin işverenin yönetim hakkına girdiği sonucu
çıkarılamaz. İş Kanunu’nun 22. maddesi işverenin yönetim hakkının
çerçevesini belirleyen bir düzenleme değildir. İşverenin yönetim hakkı,
iş sözleşmesinden doğan kendi borçlarını belirleme yetkisi
vermemektedir. Yönetim hakkı, sadece karşı tarafın borcunun kapsamını
belirleme, somutlaştırma yetkisi vermektedir[5].
İşverenin
yönetim hakkı kapsamında kalan ya da geçerli nedene dayanan
değişiklikler, çalışma koşullarında esaslı değişiklik olarak
nitelendirilemez. Geçerli neden işçinin verimi ile davranışlarından ya
da işyeri gereklerinden kaynaklanabilir. Örneğin işçinin çalıştığı
bölümde objektif olarak ortaya konulan performans kriterlerine göre
verimsizliğinin saptanması ve hatta işverence bu yönde verilen eğitime
rağmen sonuç alınamaması durumunda, işverence işçinin başka bir işte
görevlendirilmesi mümkündür. İşçinin davranışlarından kaynaklanan
geçerli nedenlerle de çalışma koşullarının değiştirilmesi mümkün
görülmelidir. Şoför olarak istihdam edilen işçinin sık sık trafik cezası
alarak işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi ya da sürücü belgesine
mahkeme kararıyla geçici olarak el konulması gibi durumlarda, işverenin
işçiyi geçici ya da sürekli olarak başka bir işte görevlendirebileceği
kabul edilmelidir[6].
Esaslı Değişikliğin Tanımı ve Kriteri
İşveren işçinin yararına olması şartıyla esaslı tüm değişiklikleri tek başına yapabilir.
Mevzuatta
esaslı değişikliğin neyi ifade ettiği tanımlanmamıştır. Bununla
birlikte, işçiyi, ücreti, işyeri, işyerindeki işi ve konumu, sorumluluğu
veya sosyal ve aile yaşamı gibi yönlerinden esaslı bir tarzda etkileyen
her değişiklik, esaslı değişiklik sayılır[7].
Bir başka ifadeyle, iş ilişkisini belirleyen hükümlerde öngörülmemiş
bulunan ve normal olarak karşı taraftan istenilemeyecek olan
değişiklikleri esaslı değişiklik saymak uygundur[8].
Bu anlamda, işçinin ücretine, benzeri kazanılmış haklarına, ustalığına,
mesleğine, konumuna zarar getiren değişiklikler esaslı
değişikliklerdir.
Kural
olarak esaslı değişiklikler, işçi bakımından olumsuzluklar içeren
değişikliklerdir. Belirtelim ki, işçinin yararına (unvan, makam, statü
değişikliği gibi) olarak gözükse de, değişiklikler, başka açılardan
(risk, sorumluluk artırımı, işyerinde değişikliğe yol açma gibi)
olumsuzluklar doğurabilir. Örneğin, bir insan kaynakları elemanının,
başka bir ile müdür olarak atanması, olumlu bir değişiklik olarak
gözükse de, onun aile durumu, çocuklarının eğitimi gibi özellikler
dikkate alınarak konu değerlendirilmelidir. İşçi, müdür olarak başka bir
ile nakledilmektense, sıradan bir eleman olarak bulunduğu yerde
çalışmayı tercih edebilir. Böylece esaslı değişiklik, işçinin sözleşmeye
devam etmesini çekilmez kılacak derecede ağırlaştıran ve işçinin
aleyhine sonuç doğuran her türlü değişikliktir[9].
Önemle
belirtmek gerekir ki; çalışma koşullarında esaslı değişikliğin mutlaka
işverenin bir eylemi sonucu ortaya çıkması gerekmez. İşverenin mevcut
bir sözleşme hükmünde öngörülen ücret zammını uygulamaması, artan iş
hacmine rağmen yeni işçi almayarak aynı kadro ile işçiyi sürekli olarak
daha fazla çalışmaya zorlaması da çalışma koşullarında esaslı değişiklik
olarak karşımıza çıkabilir. Yine işyerinden ayrılan bir başka işçinin
iş yükünün diğer işçilere yüklenmesi çalışma koşullarında esaslı
değişiklik ifade eder. Yargıtay’ın bir kararında davacı işçiye Şirket
sorumlusu tarafından önceki görevlerine ilaveten reyon sorumluluğu
görevinin verilmesinin ilave sorumluluk yüklemesi nedeniyle esaslı
değişiklik oluşturduğuna hükmedilmiştir[10].
Çalışma
şartları arasında bulunan iş, çalışma yeri, çalışma zamanı ve ücret
gibi hususlar, iş sözleşmesinin birinci derecede (esaslı) unsurlarıdır.
Bunlar iş sözleşmesinin yapılması sırasında işçi tarafından bilinen ve
daha sonra onun tarafından rızası dışında değiştirilemeyen şartlardır.
Dolayısıyla, değiştirilen çalışma şartlarından sonra işçi, bunu iş
sözleşmesi imzalanırken bilse idi, iş ilişkisini kurmazdı
diyebiliyorsak, esaslı bir değişiklikten söz ederiz. Esaslı
değişikliklerin başlangıçta bütün yönleri ile belirlenebilmesi mümkün
değildir. Her somut olayda durum değerlendirilmelidir.
Esaslı
değişiklik, kanunun ve toplu iş sözleşmesinin emredici olmayan
hükümlerine ilişkin olmalıdır. Zira, söz konusu düzenlemelere karşı
bireysel ilişkilerle değişiklik yapılabilme imkanı bulunmamaktadır.
Ancak, bu hukuk kaynaklarında çalışma şartlarının değişikliğinden değil,
uygulanmamasından söz edilir. Ayrıca, emredici hükme aykırı anlaşma,
zaten geçersiz olacağından, emredici hükümlerin değiştirilmesi esaslı
değişiklik olarak da nitelendirilemez[11].
Esaslı olmayan değişiklikler ise, doğrudan işin ifası ile ilgili
olmayan işçinin işyerinde çalışması nedeniyle tâbi olduğu şartlar,
çalışılan oda, masa, ortam, şoför olarak çalışan kimsenin kullandığı
araç, yemek veren firma, havalandırma gibi iş sözleşmesi ile amaçlanan
işin görülmesi açısından çok önemli olmayan şartlardır[12]
Bir
değişikliğin esaslı olup olmadığı tespit edilirken, tüm hususlar
birlikte değerlendirilerek bir sonuca ulaşılmalıdır. Örneğin, işyerine
ulaşımı sağlamak maksadı ile mevcut olan servis imkânının, daha sonra
kaldırılmasına karşılık, işyerine gelebilme açısından toplu ulaşım
araçlarının bulunması ve bu iş için işverence ayrıca bir ücret verilmesi
uygulamasına geçilmesi, söz konusu değişikliği esaslı olmaktan
çıkarmaktadır[13]
Yargıtay uygulamasında, esaslı değişiklik konusunda temel ölçütler
olarak, “işçinin durumunun ağırlaştırılması, işçinin değişiklikten
önceki ve sonraki durumu karşılaştırıldığında işçinin menfaatleri
açısından zararına değişiklik yapılması” gibi kıstasların kullanıldığı
görülmektedir[14].
İş
türü değişikliklerinde işveren yeni işin işçinin niteliklerine uygun
olmasına, değiştirilen işin önceki işle eşit değerde bulunmasına,
dürüstlük kurallarına aykırı olmamasına ve işçinin onurunun
kırılmamasına da dikkat etmelidir[15]. Aksi halde yapılan değişiklikler esaslı sayılır[16].
İşveren
kural olarak işyeri değişikliklerini işçinin onayını alarak yapmalıdır.
Ancak iş sözleşmesinde işverene, işyeri değişikliği yapabileceği
konusunda yetki verilmişse, işveren tek taraflı olarak bunu yapabilir. Yargıtay kararlarında, il içinde makul bir uzaklıktaki işyeri değişimini esaslı değişiklik olarak kabul görmemektedir[17].
Çalışma
saatlerinin ve işyerindeki iş ritminin belirlenmesi kural olarak
işverenin yönetim hakkı içinde yer alır. Ancak, çalışma saatlerindeki
değişiklikler işçi için zorluklar getiriyor ve koşullarda ağırlaşma
olarak nitelenebiliyorsa esaslı değişikliğin varlığı kabul edilir.
Yargıtay’ın Yaklaşımı
Yasada düzenlenmeyen bu hususun esasları Yargı kararlarıyla belirlenmiştir.
Yargıtay’ın
konuya ilişkin kararlarına baktığımızda bu noktada ölçüt olarak
“işçinin durumunun ağırlaşması”nın kabul edildiği görülmektedir. İşçinin
değişiklikten önce ve sonraki durumu karşılaştırılarak, işçinin
menfaati açısından zararına olan bir durum saptanırsa bu değişikliğin
esaslı değişiklik olduğu kabul edilmektedir[18].
İşçinin
iş şartlarında esaslı değişikliği kabul etmemesi halinde; işveren ya bu
değişikliği yapmamak ya da iş akdini feshetmek zorunda kalmaktadır. Bu
durumda işçi, kıdem tazminatı, ihbar tazminatını dahil sözleşmenin
işveren feshine bağlanan bütün haklarını isteyebilmekte; iş güvencesi
hükümlerinden yararlanma koşulları varsa, feshin geçersizliğini ve iş
yerine iadeyi talep edebilme olanağını elde etmektedir. Ancak iş
şartlarında esaslı değişikliği kabul etmeyen işçi 4857 sayılı İş
Kanunu'nun 24/II.e.f maddesi uyarınca iş sözleşmesinin haklı nedenle
fesih hakkına sahiptir. Başka bir anlatımla bu düzenleme işçinin haklı
fesih hakkını ortadan kaldırmamaktadır[19].
Yargıtay
genel olarak her değişikliği tek başına değerlendirmekte, değişikliğin
iyi değerlendirilmesi için bilirkişiye başvurulması gerektiğine de
kararlarında yer vermektedir. Son işin önceki işle aynı değerde olup
olmadığı, görev, unvan, kariyer ve ücretlerde bir olumsuzluk oluşturup
oluşturmadığı belirlenmelidir[20].
Davacı
işe girerken geçici işçi olarak nitelendirilmiş olsa da uzun yıllardan
beri kepçe operatörü ve şoförlük yapması karşısında işinin
değiştirilmesinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesine göre yazılı
muvafakati aranmalıdır[21].
İşçilerin ücretsiz izne çıkarılması çalışma koşullarında esaslı
değişiklik anlamına gelir ve 22. maddenin uygulanmasını gerektirir[22].
Uygulamada, altı işçinin yaptığı işin tek bir işçi tarafından yapılmasının istenmesi[23], araç şoförünün temizlik isine verilmesi[24], montaj işçisinin nokta kaynak işçisi olarak çalışmasının istenmesi[25], kapsam içerisinde çalışırken kapsam dışı statüye geçirilmesi[26], makine işçisinin verimsizlik nedeniyle sevkiyat bölümüne verilmesi[27], araçlar amiri olarak çalışan kimsenin foseptik çukuru temizleme görevi de bulunan vidanjör şoförlüğüne verilmesi[28], güvenlik görevlisinin sevkiyat ve temizlik birimlerinde çalıştırılmak istenmesi[29],
işçinin temizlik işçisi olarak işe alınmasına karşın burada
çalıştırılmayıp, önce park bekçiliğinde sonra da çöpçülükte
çalıştırılması[30], daha önce gündüz çalışırken gece işine verilmesi[31] dört yıl kadar kaynakçı olarak çalışan bir kimsenin temizlik isine verilmesi[32], muhasebe elemanının temizlik işlerine verilmesi[33], işçinin çalıştığı kısımdan daha ağır[34], daha zor, vardiyalı[35] ve tehlikeli bir işte çalıştırılmak istenmesi[36], sürekli olarak verilen öğle yemeğinin kaldırılması[37], aleyhe esaslı değişiklik olarak kabul etmiştir[38].
Yönetmelik Değişiklikleri
Yargıtay’ın aynı kararına[39]
göre, çalışma koşullarını belirleyen kaynaklar arasında, iş
sözleşmesinin eki sayılan personel yönetmeliği veya işyeri iç
yönetmeliği gibi belgeler de yerini alır. Bu nedenle işçinin açık veya
örtülü onayını almış personel yönetmeliği, iş sözleşmesi hükmü
niteliğindedir. İşyerinde öteden beri uygulanmakta olan personel
yönetmeliğinin kural olarak işçi ile iş ilişkisinin kurulduğu anda
işçiye bildirilmesi gerekir. Daha sonra yapılacak olan değişikliklerin
de işçiye duyurulması bağlayıcılık açısından gereklidir.
İşçinin
işyerinde yapacağı iş, iş sözleşmesinin esaslı bir unsurudur. Ancak,
işçi vasıfsız ise işinin değiştirilmesi çalışma şartlarında esaslı bir
değişiklik olmayacaktır.
Uygulamada,
yazılı olarak yapılan iş sözleşmelerinde çoğunlukla işçinin yerine
getireceği iş, unvanı, ücret ve ekleri belirtilmekle birlikte, çalışma
koşullarının tespitine yönelik ayrıntılı düzenlemelere yer
verilmemektedir. Bu noktada çalışma koşullarının tespiti ve değişikliğin
yapılıp yapılmadığı konularında ispat sorunlarını beraberine
getirmektedir. Çalışma koşullarında işçi aleyhine esaslı değişiklik
yapıldığı konusunda ispat yükü işçidedir. İş sözleşmesinde, gerektiğinde
çalışma koşullarında değişiklik yapabileceğine dair düzenlemeler
bulunması halinde, işverenin genişletilmiş yönetim hakkından söz edilir.
Bu halde işveren, yönetim hakkını kötüye kullanmamak ve sözleşmedeki
sınırlara uymak kaydıyla işçinin çalışma koşullarında değişiklik yapma
hakkını sürekli olarak kazanmış olmaktadır. Örneğin, işçinin
gerektiğinde işverene ait diğer işyerlerinde de görevlendirilebileceği
şeklindeki sözleşme hükümleri, işverenin bu konuda değişiklik yapma
hakkını saklı tutar. Anılan hak objektif olarak kullanılmalıdır. İşçinin
iş sözleşmesinin feshini sağlamak için sözleşme hükmünün uygulamaya
konulması, işverenin yönetim hakkının kötüye kullanılması niteliğindedir[40].
İşçinin ücretini etkilememesi şartıyla işverenin yönetim hakkı içinde yer alan değişiklikler esaslı değişiklikler değildir.
III- SONUÇ
Bir
işçinin çalışma koşullarındaki bir değişikliğin esaslı olup olmadığı
her bir olayın somut koşulları içinde takdir edilirken, yalnızca işçinin
önceki konumunda elde ettiği maddi/ekonomik değerlerle sonrakindeki
gelirin karşılaştırılması yeterli değildir, bazen yeni işte alınan ücret
vs. yüksek olsa bile işçinin daha yorucu yahut prestij kaybına yol
açıcı bir konuma sokulmuş olması da mümkündür. Bu tür değişiklikte
esaslı bir değişiklik olarak düşünülmelidir. Tabii esaslı değişiklik,
işçinin aleyhine olan olumsuz yöndeki bir değişikliktir[41].
İşverenin yönetim hakkı kapsamında kalan ya da geçerli nedene dayanan
değişiklikler, çalışma koşullarında esaslı değişiklik olarak
nitelendirilemez.
Esaslı
değişiklik, kanunun ve toplu iş sözleşmesinin emredici olmayan
hükümlerine ilişkin olmalıdır. Zira, söz konusu düzenlemelere karşı
bireysel ilişkilerle değişiklik yapılabilme imkanı bulunmamaktadır.
Ancak, bu hukuk kaynaklarında çalışma şartlarının değişikliğinden değil,
uygulanmamasından söz edilir.
İş
sözleşmesinin esaslı unsurları, iş sözleşmesinin objektif esaslı
unsurları ile bu sözleşme ile kurulan denge ve düzen ilişkisi olarak
kabul edilmelidir. Dolayısıyla, borçlar hukukunun sözleşmenin esaslı
noktaları hakkındaki kriterlerine ek olarak, borç ilişkisinden doğan
bütün yükümlülükleri içeren ve bozulduğu takdirde ilişkinin devamını
beklenemez hale getiren denge ve düzen, iş sözleşmesinin ve eklerinin
esaslı noktaları olarak kabul edilmelidir[42].
* İş Başmüfettişi
[1] Yrg. 9. HD’nin, 18.01.2012 tarih ve E. 2009/37886, K. 2012/812 sayılı Kararı.
[2]
Münir Ekonomi Çalışma Şartlarının Belirlenmesi ve Değişen İlkelere
Uyumu, Prof. Dr. Kemal Oğuzman'a Armağan, Ankara 1997, s. 158.
[3] Saraç TAŞKENT, İşverenin Yönetim Hakkı, İstanbul 1981, s. 43.
[4] Yrg. 9. HD’nin. 27.10.2008 tarih ve E.2008/29715 K. 2009/28944 sayılı Kararı.
[5] Aydın BAŞBUĞ, İş Sözleşmesinin Değişen Şartlara Uyarlanması, İstanbul 2007, s. 84.
[6] Yrg. 9. HD’nin, 18.07.2008 tarih ve E. 2007/23508, K. 2008/26064 sayılı Kararı.
[7] Ercan AKYİĞİT, İş Kanunu Şerhi, Ankara 2008, s.994.
[8]
Mustafa ALP, İş Sözleşmesinin Değiştirilmesi, İş ve Sosyal
Güvenlik Hukuku, Sorunlar ve Çözüm Önerileri, İstanbul 2007, s.113.
[9] Murat ŞEN, İş Hukukunda Çalışma Koşullarında Değişiklik, Ankara 2005, s.109.
[10] Gülsevil ALPAGUT, Çalışma Koşullarında Esaslı Değişiklik, Bankacılar Dergisi, Sayı 65, Yıl 2008, s. 107.
[11]
Fatih UŞAN, “Çalışma Şartlarında Esaslı Değişiklik ve Uygulama
Sorunları”, DEÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:9, Özel Sayı 2007, s.220.
[12] AKYİĞİT, age, s.999.
[13] Sarper SÜZEK, Değişiklik Feshi, Tisk Akademi, C.1, S.1, 2006, s.11.
[14] ŞEN, age, s. 42.
[15] ŞEN, age, s. 122.
[16] UŞAN, age, s. 237.
[17] Yrg. 9. HD’nin, 30.06.1997 tarih ve E. 1997/10230, K. 1997/13245 sayılı Kararı.
[18] ALPAGUT, age, s.106.
[19] Yrg. 9. HD’nin, 25.05.2009 tarih ve E. 2009/17729, K. 2009/14144 sayılı Kararı.
[20] Yrg. 9. HD’nin, 20.12.2004 tarih ve E. 2004/14805, K.2004/28304 sayılı Kararı.
[21] Yrg. 9. HD’nin, 14.09.2005 tarih ve E. 2005/21940, K. 2005/29885 sayılı Kararı.
[22] Yrg. 9. HD’nin, 22.11.2005 tarih ve E. 2005/21119, K. 2005/36846 sayılı Kararı.
[23] Yrg. 9. HD’nin, 30.03.2006 tarih ve E. 2006/2005, K.2006/8026 sayılı Kararı.
[24] Yrg. 9. HD’nin, 11.09.2006 tarih ve E. 2006/2390, K.2006/21317 sayılı Kararı.
[25] Yrg. 9. HD’nin, 24.09.2007 tarih ve E. 2007/13954, K. 2007/27949 sayılı Kararı.
[26] Yrg. 9. HD’nin, 15.05.2006 tarih ve E. 2006/10599, K. 2006/13523 sayılı Kararı.
[27] Yrg. 9. HD’nin, 06.02.2006 tarih ve E. 2005/172113, K. 2006/2266 sayılı Kararı.
[28] Yrg. 9. HD’nin, 10.05.2004 tarih ve E. 2004/104, K. 2004/10869 sayılı Kararı.
[29] Yrg. 9. HD’nin, 06.12.2004 tarih ve E. 2004/7178, K. 2004/26665 sayılı Kararı.
[30] Yrg. 9. HD’nin, 14.11.1984 tarih ve E. 1984/8836, K. 2004/9838 sayılı Kararı.
[31] Yrg. 9. HD’nin, 03.07.1996 tarih ve E. 1996/3709, K. 2996/15314 sayılı Kararı.
[32] Yrg. 9. HD’nin, 18.10.1999 tarih ve E. 1999/13089, K. 1999/15872 sayılı Kararı.
[33] Yrg. 9. HD’nin, 24.01.2002 tarih ve E. 2002/16244, K. 2002/724 sayılı Kararı.
[34] Yrg. 9. HD’nin, 03.07.1996 tarih ve E. 1996/3709, K.1996/15314 sayılı Kararı.
[35] Yrg. 9. HD’nin, 21.12.2005 tarih ve E. 2005/14209, K. 2005/40453 sayılı Kararı.
[36] Yrg. 9. HD’nin, 07.06.1984 tarih ve E. 1984/5509, K. 1984/6255 sayılı Kararı.
[37] Yrg. 9. HD’nin, 14.03.1996 tarih ve E. 1996/31367, K. 1996/9799 sayılı Kararı.
[38] UŞAN, age, s. 236
[39] Yrg. 9. HD’nin, 19.01.2009 tarih ve E. 2007/34216, K. 2009/111 sayılı Kararı.
[40] Yrg. 9. HD’nin, 07.07.2008 tarih ve E. 2007/24548, K. 2008/19209 sayılı Kararı.
[41] AKYİĞİT, age, s. 995.
[42] BAŞTUĞ, age, s.87.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder