12 Ağustos 2015 Çarşamba

Finansal Kiralamada Sat - Geri Kirala Uygulaması ve Doğan Kaynağın Kullandırılmasının Kurumlar Vergisi Karşısındaki Durumu

Yazar: İdris ÇİÇEK*
E-Yaklaşım / Kasım 2013 / Sayı: 251


I- GİRİŞ
Son yıllarda hızla değişen ve gelişen ekonomik yapı, gittikçe globalleşen uluslararası piyasalar ile rekabete girmek zorunda kalan ülkemizde özel sektör, finansman ihtiyacının karşılanması ve öz sermayelerin daha güçlü bir hale gelmesi amacıyla çeşitli finansman modellerine ihtiyaç duymaya başlamıştır. Bu farklı finansman modellerinden biri olan “Finansal Kiralama” ve bu finansal aracın bir türevi olarak ortaya çıkan “Sat - Geri Kirala” yöntemi ile fon yaratma konusunun “Sermaye Piyasası Kanunu”, “Finansal Kiralama Kanunu” ve “Vergi Kanunları” açısından incelenmesi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.
Şirketlerin ekonomik gelişmelere paralel olarak aktiflerinde mukayyet değerleri ile kayıtlı olan menkul ve gayrimenkullerin nispeten emsallerine göre düşük kalan değerlerinin, güncel değerlere getirilmesi ve oluşacak farklar ile öz sermayelerin güçlendirilmesi için çareler aranmıştır. Ancak bu çareler en sonunda vergi kanunlarına dayanarak oluşacak müspet değer farklarının vergilendirilmesi sorunu ile karşı karşıya kalınmasına sebep olmuştur. Konu ile ilgili olarak KVK (Kurumlar Vergisi Kanunu) ve KDV (Katma Değer Vergisi) Kanunu’nda yer alan istisna hükümleri önem arz etmektedir.
II- GERÇEKLEŞEN SATIŞIN VERGİLENDİRİLMESİ
Bilindiği üzere konuya yönelik ilk istisna, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun istisnaları düzenleyen 5. maddesinin (e) fıkrasında, satışa konu “Menkul veya Gayrimenkullerin” ticareti veya işletilmesi ile uğraşmayan tam mükellef kurumların 2 tam yıl süreyle elde tuttukları iştirakleri veya gayrimenkulleri satması halinde ortaya çıkan kazancın % 75’inin istisna edileceği şeklinde açıklanmaktaydı. Buna paralel olarak, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-r bendi ile kurumların 2 tam yıl süreyle elde bulundurdukları iştirak hisseleri ile gayrimenkullerin satışı da KDV den istisna edilmekteydi. Ancak bu istisna ile eldeki menkul ve gayrimenkuller satılıp aktiften çıkarıldığı gibi, elde edilen kazancın % 5’i kadarına denk gelen bir vergileme ile karşı karşıya kalınmaktaydı.
Bu tür bir olumsuzluğun önüne geçebilmek ve firmaların finansman ihtiyacını aktiflerindeki kıymetlerin rayiç karşılıkları ile rahatça karşılayabilmelerini sağlayabilmek için, 12.07.2013 tarih 6495 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 29. maddesi ile 3065 sayılı Kanun’un 17. maddesi ve 42. maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun yukarıda bahsi geçen 5. maddesi aşağıdaki gibi değiştirilmiştir.
Madde 29- (25.10.1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17. maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.) “21.11.2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında; finansal kiralama şirketlerince bizzat kiracıdan satın alınıp geriye kiralanan taşınmazlara uygulanmak üzere ve kiralamaya konu taşınmazın mülkiyetinin sözleşme süresi sonunda kiracıya devredilecek olması koşulu ile kiralanmaya konu taşınmazların kiralayana satılması, satan kişilere kiralanması ve devri.”
Madde 42- 13.06.2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin birinci paragrafındaki parantez içi hükmü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(Taşınmazların; kaynak kuruluşlarca, kira sertifikası ihracı amacıyla varlık kiralama şirketlerine satışı ile 21.11.2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, finansal kiralama şirketlerine satışı ve varlık kiralama ile finansal kiralama şirketlerince taşınmazın devralındığı kuruma satışından doğan kazançlar için bu oran %100 olarak uygulanır ve bu taşınmazlar için en az iki tam yıl süreyle aktifte bulunma şartı aranmaz. Ancak söz konusu taşınmazların; kaynak kuruluş, kiracı veya sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilememesi hâli hariç olmak üzere, varlık kiralama veya finansal kiralama şirketi tarafından üçüncü kişi ve kurumlara satılması durumunda, bu taşınmazların kaynak kuruluşta veya kiracıdaki varlık kiralama veya finansal kiralama şirketine devirden önceki kayıtlı değeri ile anılan kurumlarda ayrılan toplam amortisman tutarı dikkate alınarak satışı gerçekleştiren kurum nezdinde vergilendirme yapılır.).”
Yapılan değişiklik ile 5520 sayılı KVK’nın 5/e bendi aşağıdaki şeklini almıştır.
“e) Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların % 75’lik kısmı.
Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. (6111 sayılı Kanunla eklenen parantez içi hüküm Yürürlük; 25.02.2011) ((6495 sayılı Kanunla değişen parantez içi hüküm Yürürlük; 02.08.2013)Taşınmazların; kaynak kuruluşlarca, kira sertifikası ihracı amacıyla varlık kiralama şirketlerine satışı ile 21.11.2012tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, finansal kiralama şirketlerine satışı ve varlık kiralama ile finansal kiralama şirketlerince taşınmazın devralındığı kuruma satışından doğan kazançlar için bu oran %100 olarak uygulanır ve bu taşınmazlar için en az iki tam yıl süreyle aktifte bulunma şartı aranmaz. Ancak söz konusu taşınmazların; kaynak kuruluş, kiracı veya sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilememesi hâli hariç olmak üzere, varlık kiralama veya finansal kiralama şirketi tarafından üçüncü kişi ve kurumlara satılması durumunda, bu taşınmazların kaynak kuruluşta veya kiracıdaki varlık kiralama veya finansal kiralama şirketine devirden önceki kayıtlı değeri ile anılan kurumlarda ayrılan toplam amortisman tutarı dikkate alınarak satışı gerçekleştiren kurum nezdinde vergilendirme yapılır.)
İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Aynı süre içinde işletmenin tasfiyesi (bu Kanun’a göre yapılan devir ve bölünmeler hariç) halinde de bu hüküm uygulanır.
Bedelsiz olarak veya rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibarî değeriyle elde edilen hisse senetlerinin elde edilme tarihi olarak, sahip olunan eski hisse senetlerinin elde edilme tarihi esas alınır.
Devir veya bölünme suretiyle devralınan taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının satışında iki yıllık sürenin hesabında, devir olunan veya bölünen kurumda geçen süreler de dikkate alınır.
Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.”
Yapılan bu değişiklik ile firmaların aktiflerindeki taşınmazların, sözleşme sonunda geri alınması koşulu ile belirtilen finans kuruluşlarına devrinde KDV’den ve oluşacak kazanç vergisinden % 100 istisna edilmiştir. Konu ile ilgili değişiklik, kanunlarda değişiklik yapan torba bir kanun ile yapılmış olup, konunun açıklanması için henüz bir tebliğ veya sirkü çıkarılmamıştır. Ancak konu hakkında 16.09.2013 tarihinde tartışılmak üzere sisteme yüklenen 8 sıra numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğ Taslağı mevcut olup, söz konusu Tebliğ konu hakkında detaylı bir açıklamaya yer vermediği gibi halen yayınlanarak yürürlüğe girmemiştir.
III- SATIŞTAN DOĞAN GELİRİN BORÇ VERMEDE KULLANILMASININ VERGİSEL DURUMU
Bu yöntemle elde edilen finansmanın ihtiyaç fazlası kısmının veya tamamının borç vermede kullanılması durumunda, bu verilen paranın ne şekilde değerlendirileceği önemli bir konudur.
Bilindiği üzere, kişi ve kurumların mevcutlarındaki kıymetlerin bir başka kişi veya kuruma kullandırılması, içerisinde ticari bir beklenti olup olmaması vb. gibi pek çok unsurları ile kişisel ve kurumsal bir karar olsa da, Vergi mantığı ile karşılıksız olması mümkün değildir. Dolayısıyla kişi veya kurumca iç emsal olabilecek bir kredi faiz ortalaması yoksa avans işlemleri için uygulanan reeskont faiz oranı ile faiz tahsil edilmesi bunun da faturaya bağlanarak + KDV olarak tahsil edilmesi vergi mantığının genel kuralıdır.
Bununla birlikte borç verilen kişi veya kurumun ilişkili kişi veya kurum sayılması durumunda, bu tutardan elde edilen faizin gelir veya muhatap tarafında gider yazılması veya ödenecek KDV’nin indirim konusu yapılması da vergi kanunları açısından bir kurala bağlanmıştır. 5520 sayılı KVK’nın 12. maddesinde düzenlenen örtülü sermaye müessesesi ile borç alan kurumun dönem başı öz sermayesinin 3 katını aşan borçlanmalar örtülü sermaye sayılmış, aşan kısım için hesaplanan faizin alan için gider yazılması, veren için ise gelir yazılması kıstaslara bağlanmış kısıtlanmıştır.
Bu tür bir kıstasa girilerek gider yazılamayacak bir faiz ve indirim konusu yapılamayacak bir KDV konusu ile karşılaşmamak için de, özellikle ilişikli firmalarda borç alma verme konusuna çok dikkat etmek gerekmektedir.
Vergi idaresi ilişikli kişi ve kurumlardan finansal yapısı daha zayıf olan kurumların, daha güçlü olan kurum tarafından desteklenmesi sırasında, alınan kredinin birebir alınıp, birebir yansıtılması gibi bir durumu özellikle düzenlemiştir. Buna göre; 1 sayılı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin ilgili fıkrası aşağıdaki gibidir;
“12.2.2. Banka ve finans kurumlarından temin edilerek kullandırılan borçlar
Ortaklar vasıtasıyla kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin, banka ve finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek aynı şartlarla kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmalar örtülü sermaye sayılmaz.
Buna göre, kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin banka veya finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek aynı şartlarla, yani kredi sözleşmesinin içerdiği vade, faiz oranı ve benzeri kullandırılma şartlarında herhangi bir değişiklik yapılmadan kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmalar, örtülü sermaye kapsamı dışında tutulmuştur. Buna göre, kredibilitesi olan grup şirketinin, anılan kaynaklardan temin edip ihtiyacı olan diğer grup şirketlerine aynı şartlarla kısmen veya tamamen aktardığı krediler örtülü sermaye tutarının tespitinde borç olarak dikkate alınmayacaktır. Dolayısıyla, grup şirketinin finans kuruluşlarından temin etmiş olduğu krediyi, aynı faiz ve vade ile birden fazla şirkete paylaştırması durumunda örtülü sermayeden söz edilemeyecektir.”
İlgili metinden de anlaşılacağı üzere “Banka, Finans Kurumu veya Sermaye Piyasasından” temine edilen borçlanmaların birebir yansıtılması durumunda örtülü sermayeden bahsedilmesi mümkün bulunmamaktadır. Buradan hareketle finansal kiralama yolu ile elde edilen borçlanma, bu kapsamda değerlendirilebilir mi?
Yukarıda Sat-Geri Kirala satışı anlatırken vergi istisnası olabilmesi için bahsi geçirilen 5520 sayılı Kanun 5/(e) bendinde istisna olabilmesi için satışın 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri aracılığı ile yapılması şart olarak belirlendiği anlatılmıştı. Burada ise köprü krediden bahsedilmesi için yapılan borçlanmanın kimlerden yapılacağı belirlendiğinde, sorun 6361 sayılı kanun kapsamında kurulan kurumların, Banka, Finans Kurumu veya Sermaye piyasası içinden bir kurum kabul edilip edilmeyeceğinin cevabını verebilmekte bitmektedir.
Sermaye piyasası araçları nelerdir; Bu konu araştırıldığında 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’na gitme gereği duyulmaktadır. İlgili kanunun;
3. maddesinin (ş) fıkrası; Sermaye Piyasası Araçlarını; Menkul kıymetler ve türev araçlar ile yatırım sözleşmeleri de dâhil olmak üzere Kurulca bu kapsamda olduğu belirlenen diğer sermaye piyasası araçları şeklinde tanımlamakta, olup
3. maddesinin (o) fıkrası Menkul Kıymetleri; Para, çek, poliçe ve bono hariç olmak üzere;
“1) Paylar, pay benzeri diğer kıymetler ile söz konusu paylara ilişkin depo sertifikalarını,
2) Borçlanma araçları veya menkul kıymetleştirilmiş varlık ve gelirlere dayalı borçlanma araçları ile söz konusu kıymetlere ilişkin depo sertifikalarını,
3-u fıkrası Türev Araçları; Aşağıda sayılan veya Kurulca bu kapsamda olduğu belirlenen diğer türev araçları:
1) Menkul kıymetleri satın alma veya satma veya birbirleri ile değiştirme hakkı veren türev araçları,
2) Değeri, bir menkul kıymet fiyatına veya getirisine; bir döviz fiyatına veya fiyat değişikliğine; faiz oranına veya orandaki değişikliğe; bir kıymetli maden veya kıymetli taş fiyatına veya fiyat değişikliğine; bir mal fiyatına veya fiyat değişikliğine; Kurulca uygun görülen kurumlarca yayınlanan istatistiklere veya bunlardaki değişikliğe; kredi riski transferi sağlayan, enerji fiyatları ve iklim değişkenleri gibi ölçüm değerleri olan ve bu sayılanlardan oluşturulan bir endeks seviyesine veya seviyedeki değişikliğe bağlı olan türev araçları, bu araçların türevlerini ve sayılan dayanak varlıkları birbirleri ile değiştirme hakkı veren türevleri,
3) Döviz ve kıymetli madenler ile Kurulca belirlenecek diğer varlıklar üzerine yapılacak kaldıraçlı işlemleri”
Sermaye Piyasası Kanunu’nun yukarıdaki tanımları ve içeriği incelendiğinde, yukarıda bahsi geçen “Sat-Geri Kirala” yöntemi ile finansal kiralama şirketleri aracı kılınarak temin edilen bedellerin 5520 sayılı KVK’nın 12. maddesi kapsamında sayılan finansal kurumlardan temin edilen bedel olarak değerlendirilmesi ve köprü kredi olarak muhasebeleşmesi sağlanması mümkün görünmemektedir. “Sermaye Piyasası Kanunu” ile “Finansal Kiralama Kanunlarının” ,”6361” ve “6362” olarak farklı Kanunlarla düzenlenmesi de bir başka husustur.
IV- SONUÇ
Tüm bu açıklamalarımız sonucunda Sat-Geri Kirala yöntemi ile finansal kiralama firmaları aracı edilerek yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen finansal tutarın, köprü kredi olarak ilişkili firmalara kullandırılması durumunda, bu kaynağın 5520 sayılı KVK kapsamında köprü kredi şartlarına haiz olup olmadığı, muhtemelen yeni bir tartışma konusu olacaktır.
Yukarıda açıklandığı üzere kanun koyucu, Sermaye Piyasası Kurumları ile finansal kiralama firmalarını ayrı Kanunlarla düzenlemekle, bu firmaları birbirinden ayrı tutmaktadır. Dolayısıyla taşınmaz karşılığı bir nevi kredi, finans temini olan bu yöntemle elde edilip. grup şirketlere kullandırılan bedellerinde Köprü kredi olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine dair bir düzenleme ihtiyacı duyulmaktadır. 

______________________
* Vergi Denetim Bölümü Müdürü (Etkin Denetim ve YMM Ltd. Şti.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder