Yazar: İdris ÇİÇEK*
E-Yaklaşım / Kasım 2013 / Sayı: 251
I- GİRİŞ
Son
yıllarda hızla değişen ve gelişen ekonomik yapı, gittikçe globalleşen
uluslararası piyasalar ile rekabete girmek zorunda kalan ülkemizde özel
sektör, finansman ihtiyacının karşılanması ve öz sermayelerin daha güçlü
bir hale gelmesi amacıyla çeşitli finansman modellerine ihtiyaç duymaya
başlamıştır. Bu farklı finansman modellerinden biri olan “Finansal Kiralama” ve bu finansal aracın bir türevi olarak ortaya çıkan “Sat - Geri Kirala” yöntemi ile fon yaratma konusunun “Sermaye Piyasası Kanunu”, “Finansal Kiralama Kanunu” ve “Vergi Kanunları” açısından incelenmesi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.
Şirketlerin
ekonomik gelişmelere paralel olarak aktiflerinde mukayyet değerleri ile
kayıtlı olan menkul ve gayrimenkullerin nispeten emsallerine göre düşük
kalan değerlerinin, güncel değerlere getirilmesi ve oluşacak farklar
ile öz sermayelerin güçlendirilmesi için çareler aranmıştır. Ancak bu
çareler en sonunda vergi kanunlarına dayanarak oluşacak müspet değer
farklarının vergilendirilmesi sorunu ile karşı karşıya kalınmasına sebep
olmuştur. Konu ile ilgili olarak
KVK (Kurumlar Vergisi Kanunu) ve KDV (Katma Değer Vergisi) Kanunu’nda
yer alan istisna hükümleri önem arz etmektedir.
II- GERÇEKLEŞEN SATIŞIN VERGİLENDİRİLMESİ
Bilindiği
üzere konuya yönelik ilk istisna, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi
Kanunu’nun istisnaları düzenleyen 5. maddesinin (e) fıkrasında, satışa
konu “Menkul veya Gayrimenkullerin” ticareti veya
işletilmesi ile uğraşmayan tam mükellef kurumların 2 tam yıl süreyle
elde tuttukları iştirakleri veya gayrimenkulleri satması halinde ortaya
çıkan kazancın % 75’inin istisna edileceği şeklinde açıklanmaktaydı.
Buna paralel olarak, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-r
bendi ile kurumların 2 tam yıl süreyle elde bulundurdukları iştirak
hisseleri ile gayrimenkullerin satışı da KDV den istisna edilmekteydi.
Ancak bu istisna ile eldeki menkul ve gayrimenkuller satılıp aktiften
çıkarıldığı gibi, elde edilen kazancın % 5’i kadarına denk gelen bir
vergileme ile karşı karşıya kalınmaktaydı.
Bu
tür bir olumsuzluğun önüne geçebilmek ve firmaların finansman
ihtiyacını aktiflerindeki kıymetlerin rayiç karşılıkları ile rahatça
karşılayabilmelerini sağlayabilmek için, 12.07.2013 tarih 6495 sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 29. maddesi ile
3065 sayılı Kanun’un 17. maddesi ve 42. maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar
Vergisi Kanunu’nun yukarıda bahsi geçen 5. maddesi aşağıdaki gibi
değiştirilmiştir.
Madde 29- (25.10.1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17. maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.) “21.11.2012
tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman
Şirketleri Kanunu kapsamında; finansal kiralama şirketlerince bizzat
kiracıdan satın alınıp geriye kiralanan taşınmazlara uygulanmak üzere ve
kiralamaya konu taşınmazın mülkiyetinin sözleşme süresi sonunda
kiracıya devredilecek olması koşulu ile kiralanmaya konu taşınmazların
kiralayana satılması, satan kişilere kiralanması ve devri.”
Madde 42- 13.06.2006
tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin
birinci fıkrasının (e) bendinin birinci paragrafındaki parantez içi
hükmü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(Taşınmazların;
kaynak kuruluşlarca, kira sertifikası ihracı amacıyla varlık kiralama
şirketlerine satışı ile 21.11.2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal
Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında geri
kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, finansal
kiralama şirketlerine satışı ve varlık kiralama ile finansal kiralama
şirketlerince taşınmazın devralındığı kuruma satışından doğan kazançlar
için bu oran %100 olarak uygulanır ve bu taşınmazlar için en az iki tam
yıl süreyle aktifte bulunma şartı aranmaz. Ancak söz konusu
taşınmazların; kaynak kuruluş, kiracı veya sözleşmeden kaynaklanan
yükümlülüklerin yerine getirilememesi hâli hariç olmak üzere, varlık
kiralama veya finansal kiralama şirketi tarafından üçüncü kişi ve
kurumlara satılması durumunda, bu taşınmazların kaynak kuruluşta veya
kiracıdaki varlık kiralama veya finansal kiralama şirketine devirden
önceki kayıtlı değeri ile anılan kurumlarda ayrılan toplam amortisman
tutarı dikkate alınarak satışı gerçekleştiren kurum nezdinde
vergilendirme yapılır.).”
Yapılan değişiklik ile 5520 sayılı KVK’nın 5/e bendi aşağıdaki şeklini almıştır.
“e)
Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar
ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri,
intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %
75’lik kısmı.
Bu
istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının
istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın
sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış
bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna
kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış
bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen
vergiler ziyaa uğramış sayılır. (6111 sayılı Kanunla eklenen parantez
içi hüküm Yürürlük; 25.02.2011) ((6495 sayılı Kanunla değişen parantez
içi hüküm Yürürlük; 02.08.2013)Taşınmazların; kaynak kuruluşlarca, kira
sertifikası ihracı amacıyla varlık kiralama şirketlerine satışı
ile 21.11.2012tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve
Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında geri kiralama amacıyla ve
sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, finansal kiralama şirketlerine
satışı ve varlık kiralama ile finansal kiralama şirketlerince taşınmazın
devralındığı kuruma satışından doğan kazançlar için bu oran %100 olarak
uygulanır ve bu taşınmazlar için en az iki tam yıl süreyle aktifte
bulunma şartı aranmaz. Ancak söz konusu taşınmazların; kaynak kuruluş,
kiracı veya sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine
getirilememesi hâli hariç olmak üzere, varlık kiralama veya finansal
kiralama şirketi tarafından üçüncü kişi ve kurumlara satılması
durumunda, bu taşınmazların kaynak kuruluşta veya kiracıdaki varlık
kiralama veya finansal kiralama şirketine devirden önceki kayıtlı değeri
ile anılan kurumlarda ayrılan toplam amortisman tutarı dikkate alınarak
satışı gerçekleştiren kurum nezdinde vergilendirme yapılır.)
İstisna
edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir
şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar
mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna
dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış
sayılır. Aynı süre içinde işletmenin tasfiyesi (bu Kanun’a göre yapılan
devir ve bölünmeler hariç) halinde de bu hüküm uygulanır.
Bedelsiz
olarak veya rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibarî değeriyle elde
edilen hisse senetlerinin elde edilme tarihi olarak, sahip olunan eski
hisse senetlerinin elde edilme tarihi esas alınır.
Devir
veya bölünme suretiyle devralınan taşınmazlar, iştirak hisseleri,
kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının satışında iki
yıllık sürenin hesabında, devir olunan veya bölünen kurumda geçen
süreler de dikkate alınır.
Menkul
kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu
amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri
kazançlar istisna kapsamı dışındadır.”
Yapılan
bu değişiklik ile firmaların aktiflerindeki taşınmazların, sözleşme
sonunda geri alınması koşulu ile belirtilen finans kuruluşlarına
devrinde KDV’den ve oluşacak kazanç vergisinden % 100 istisna
edilmiştir. Konu ile ilgili değişiklik, kanunlarda değişiklik yapan
torba bir kanun ile yapılmış olup, konunun açıklanması için henüz bir
tebliğ veya sirkü çıkarılmamıştır. Ancak konu hakkında 16.09.2013
tarihinde tartışılmak üzere sisteme yüklenen 8 sıra numaralı Kurumlar
Vergisi Genel Tebliğ Taslağı mevcut olup, söz konusu Tebliğ konu
hakkında detaylı bir açıklamaya yer vermediği gibi halen yayınlanarak
yürürlüğe girmemiştir.
III- SATIŞTAN DOĞAN GELİRİN BORÇ VERMEDE KULLANILMASININ VERGİSEL DURUMU
Bu
yöntemle elde edilen finansmanın ihtiyaç fazlası kısmının veya
tamamının borç vermede kullanılması durumunda, bu verilen paranın ne
şekilde değerlendirileceği önemli bir konudur.
Bilindiği
üzere, kişi ve kurumların mevcutlarındaki kıymetlerin bir başka kişi
veya kuruma kullandırılması, içerisinde ticari bir beklenti olup
olmaması vb. gibi pek çok unsurları ile kişisel ve kurumsal bir karar
olsa da, Vergi mantığı ile karşılıksız olması mümkün değildir.
Dolayısıyla kişi veya kurumca iç emsal olabilecek bir kredi faiz
ortalaması yoksa avans işlemleri için uygulanan reeskont faiz oranı ile
faiz tahsil edilmesi bunun da faturaya bağlanarak + KDV olarak tahsil
edilmesi vergi mantığının genel kuralıdır.
Bununla
birlikte borç verilen kişi veya kurumun ilişkili kişi veya kurum
sayılması durumunda, bu tutardan elde edilen faizin gelir veya muhatap
tarafında gider yazılması veya ödenecek KDV’nin indirim konusu yapılması
da vergi kanunları açısından bir kurala bağlanmıştır. 5520 sayılı
KVK’nın 12. maddesinde düzenlenen örtülü sermaye müessesesi ile borç
alan kurumun dönem başı öz sermayesinin 3 katını aşan borçlanmalar
örtülü sermaye sayılmış, aşan kısım için hesaplanan faizin alan için
gider yazılması, veren için ise gelir yazılması kıstaslara bağlanmış
kısıtlanmıştır.
Bu
tür bir kıstasa girilerek gider yazılamayacak bir faiz ve indirim
konusu yapılamayacak bir KDV konusu ile karşılaşmamak için de, özellikle
ilişikli firmalarda borç alma verme konusuna çok dikkat etmek
gerekmektedir.
Vergi
idaresi ilişikli kişi ve kurumlardan finansal yapısı daha zayıf olan
kurumların, daha güçlü olan kurum tarafından desteklenmesi sırasında,
alınan kredinin birebir alınıp, birebir yansıtılması gibi bir durumu
özellikle düzenlemiştir. Buna göre; 1 sayılı Kurumlar Vergisi Genel
Tebliği’nin ilgili fıkrası aşağıdaki gibidir;
“12.2.2. Banka ve finans kurumlarından temin edilerek kullandırılan borçlar
Ortaklar
vasıtasıyla kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla
ilişkili kişilerin, banka ve finans kurumlarından ya da sermaye
piyasalarından temin ederek aynı şartlarla kısmen veya tamamen
kullandırdığı borçlanmalar örtülü sermaye sayılmaz.
Buna
göre, kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili
kişilerin banka veya finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından
temin ederek aynı şartlarla, yani kredi sözleşmesinin içerdiği vade,
faiz oranı ve benzeri kullandırılma şartlarında herhangi bir değişiklik
yapılmadan kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmalar, örtülü
sermaye kapsamı dışında tutulmuştur. Buna göre, kredibilitesi olan grup
şirketinin, anılan kaynaklardan temin edip ihtiyacı olan diğer grup
şirketlerine aynı şartlarla kısmen veya tamamen aktardığı krediler
örtülü sermaye tutarının tespitinde borç olarak dikkate alınmayacaktır.
Dolayısıyla, grup şirketinin finans kuruluşlarından temin etmiş olduğu
krediyi, aynı faiz ve vade ile birden fazla şirkete paylaştırması
durumunda örtülü sermayeden söz edilemeyecektir.”
İlgili metinden de anlaşılacağı üzere “Banka, Finans Kurumu veya Sermaye Piyasasından”
temine edilen borçlanmaların birebir yansıtılması durumunda örtülü
sermayeden bahsedilmesi mümkün bulunmamaktadır. Buradan hareketle
finansal kiralama yolu ile elde edilen borçlanma, bu kapsamda
değerlendirilebilir mi?
Yukarıda Sat-Geri Kirala
satışı anlatırken vergi istisnası olabilmesi için bahsi geçirilen 5520
sayılı Kanun 5/(e) bendinde istisna olabilmesi için satışın 6361 sayılı
Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri aracılığı ile
yapılması şart olarak belirlendiği anlatılmıştı. Burada ise köprü
krediden bahsedilmesi için yapılan borçlanmanın kimlerden yapılacağı
belirlendiğinde, sorun 6361 sayılı kanun kapsamında kurulan kurumların,
Banka, Finans Kurumu veya Sermaye piyasası içinden bir kurum kabul
edilip edilmeyeceğinin cevabını verebilmekte bitmektedir.
Sermaye
piyasası araçları nelerdir; Bu konu araştırıldığında 6362 sayılı
Sermaye Piyasası Kanunu’na gitme gereği duyulmaktadır. İlgili kanunun;
3.
maddesinin (ş) fıkrası; Sermaye Piyasası Araçlarını; Menkul kıymetler
ve türev araçlar ile yatırım sözleşmeleri de dâhil olmak üzere Kurulca
bu kapsamda olduğu belirlenen diğer sermaye piyasası araçları şeklinde
tanımlamakta, olup
3. maddesinin (o) fıkrası Menkul Kıymetleri; Para, çek, poliçe ve bono hariç olmak üzere;
“1) Paylar, pay benzeri diğer kıymetler ile söz konusu paylara ilişkin depo sertifikalarını,
2)
Borçlanma araçları veya menkul kıymetleştirilmiş varlık ve gelirlere
dayalı borçlanma araçları ile söz konusu kıymetlere ilişkin depo
sertifikalarını,
3-u fıkrası Türev Araçları; Aşağıda sayılan veya Kurulca bu kapsamda olduğu belirlenen diğer türev araçları:
1) Menkul kıymetleri satın alma veya satma veya birbirleri ile değiştirme hakkı veren türev araçları,
2)
Değeri, bir menkul kıymet fiyatına veya getirisine; bir döviz fiyatına
veya fiyat değişikliğine; faiz oranına veya orandaki değişikliğe; bir
kıymetli maden veya kıymetli taş fiyatına veya fiyat değişikliğine; bir
mal fiyatına veya fiyat değişikliğine; Kurulca uygun görülen kurumlarca
yayınlanan istatistiklere veya bunlardaki değişikliğe; kredi riski
transferi sağlayan, enerji fiyatları ve iklim değişkenleri gibi ölçüm
değerleri olan ve bu sayılanlardan oluşturulan bir endeks seviyesine
veya seviyedeki değişikliğe bağlı olan türev araçları, bu araçların
türevlerini ve sayılan dayanak varlıkları birbirleri ile değiştirme
hakkı veren türevleri,
3) Döviz ve kıymetli madenler ile Kurulca belirlenecek diğer varlıklar üzerine yapılacak kaldıraçlı işlemleri”
Sermaye Piyasası Kanunu’nun yukarıdaki tanımları ve içeriği incelendiğinde, yukarıda bahsi geçen “Sat-Geri Kirala”
yöntemi ile finansal kiralama şirketleri aracı kılınarak temin edilen
bedellerin 5520 sayılı KVK’nın 12. maddesi kapsamında sayılan finansal
kurumlardan temin edilen bedel olarak değerlendirilmesi ve köprü kredi
olarak muhasebeleşmesi sağlanması mümkün görünmemektedir. “Sermaye Piyasası Kanunu” ile “Finansal Kiralama Kanunlarının” ,”6361” ve “6362” olarak farklı Kanunlarla düzenlenmesi de bir başka husustur.
IV- SONUÇ
Tüm bu açıklamalarımız sonucunda Sat-Geri Kirala
yöntemi ile finansal kiralama firmaları aracı edilerek yapılan taşınmaz
satışlarından elde edilen finansal tutarın, köprü kredi olarak ilişkili
firmalara kullandırılması durumunda, bu kaynağın 5520 sayılı KVK
kapsamında köprü kredi şartlarına haiz olup olmadığı, muhtemelen yeni
bir tartışma konusu olacaktır.
Yukarıda
açıklandığı üzere kanun koyucu, Sermaye Piyasası Kurumları ile finansal
kiralama firmalarını ayrı Kanunlarla düzenlemekle, bu firmaları
birbirinden ayrı tutmaktadır. Dolayısıyla taşınmaz karşılığı bir nevi
kredi, finans temini olan bu yöntemle elde edilip. grup şirketlere
kullandırılan bedellerinde Köprü kredi olarak değerlendirilip
değerlendirilemeyeceğine dair bir düzenleme ihtiyacı duyulmaktadır.
______________________
* Vergi Denetim Bölümü Müdürü (Etkin Denetim ve YMM Ltd. Şti.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder